Bu sene Darwin’in doğumunun 200. ve Türlerin Kökeni adlı eserini yazışının 150. yıldönümü. Dünya, Darwin’in kuramlarını tartışmaya ve bilimsel metodoloji çerçevesinde geliştirmeye devam ediyor. Bizim ülkemizde ise, Darwin’in Bilim ve Teknik dergisi için hazırlanan özel dosyası TÜBİTAK tarafından sansüre uğruyor.
David Ojalvo
Bu sene Darwin’in doğumunun 200. ve Türlerin Kökeni adlı eserini yazışının 150. yıldönümü. Dünya, Darwin’in kuramlarını tartışmaya ve bilimsel metodoloji çerçevesinde geliştirmeye devam ediyor. Bizim ülkemizde ise, Darwin’in Bilim ve Teknik dergisi için hazırlanan özel dosyası TÜBİTAK tarafından sansüre uğruyor. Böylelikle Darwin’in teorilerini tartışacağımız yerde sansürü konuşuyor ve Atatürk’ün manevi mirası olan “bilim ve akıl” yolundan vermemiz gereken mücadele biraz daha artıyor.
Bu sansür medyamızda genişçe yer buldu ve bulmaya da devam edecek gibi... Ben ise köşemi Charles Darwin ve kuramının ilginç yönlerine ayırmak istiyorum.
Ailesinde türlerin kökeniyle ilgilenen ilk kişi, aslında Charles Darwin değildir. Onun büyükbabası Erasmus Darwin hem doktor, hem bilim adamı, hem de türlerin kökeniyle ilgilenen bir yazardı. Baba Robert Darwin de döneminin sayılan doktorlarından biri olup, bitkilere özel bir ilgisi vardı. Aile geleneği olan hekimliğin devam ettirilmesi Charles Darwin ve ağabeyi Ras’dan da istenir; fakat ikisi de tıp eğitimini yarıda bırakır. Charles Darwin kiliseye din adamı olmaya yönlendirilir; fakat din adamı olma yolundaki çalışmaları, Beagle gemisiyle çıkacağı beş yıllık dünya gezintisiyle sonlanır.
Beagle gemisinin görevi, İngiltere için denizcilik haritalarını geliştirmektir ve bu yolculukta Büyük Okyanus’ta ekvatordaki Galapagos Adaları’na olan kısa ziyaret, ileride Darwin dile getireceği üzere, fikirlerinin temelini oluşturur. Adada, başka hiçbir yerde yaşamayan, türlerinin tek örneği olan bitki ve hayvanlarla karşılaşmıştır.
Beş yıllık sefer boyunca 770 sayfalık bir günlük, jeoloji ve zooloji üzerine hacimli defterler ve binlerce kuş, bitki, böcek ve kaya örnekleri toplamıştır. Bu birikimi kitaplara dökmek ise on yılını alacaktır. Darwin, ciltler dolusu kitaplar yayımlar, türlerin kökenine dair vardığı sonuçları ise elinde yirmi yıl bekletir ve geliştirir. Bu süreçte, doğa tarihi konusunda meslektaşlarından Alfred Russel Wallace, fikirlerini yayımlatmaya hazırlarken, Darwin’den bağımsız olarak doğal seçilim kuramını oluşturmuş ve büyük bir saygı duyduğu Darwin’e makalesini göndermişti. Bilimsel etik açısından Darwin ikilemde kalır ve ikisinin çalışmaları Linne Derneği’nde ortak bir bildiriyle sunulur. Wallace ve Darwin arasında, bilim adamlarına yakışan bir dostluk gelişir.
Darwin türlerin oluşumuna dair kuramını yayımladığında, 19. yüzyıl toplumunu kökten sarstı. Darwin’in vardığı sonuçlar özetle,
- Dünya’nın tarihi milyonlarca yıl geriye uzanmaktadır.
- Türler değişebilir.
- Popülasyonlar ata türlerden yaratıldıklarında çeşitlilik oluşur.
- Küresel ve yerel çevre sürekli değişir; yaşam değişken koşullara ayak uydurmak zorundadır.
- Organizmalar çok ince farklılıklarla doğar.
- Organizmaların özellikleri yavrulara aktarılır.
- Yaşam bir hayatta kalma mücadelesidir.
- Organizmaların hayatta kalmalarını ve çevrelerine uyum göstermelerini sağlayan farklılıklar sonraki nesillere aktarılır ve sonunda doğal seçilim yoluyla yeni türler evrimleşir.
Elbette bu sonuçlar, dogmatik bir öğreti olan “türler değişmez” ilkesiyle çelişir; evrim kuramı, manevi inançların özüne bir saldırı olarak görülür. Türlerin Yaratılışı adlı kitabının ancak on üç yıl sonraki altıncı baskısında “evrim” kelimesini kullanır. Oysa Darwin bir bilim adamının yapması gerekeni yapmıştır; “Gözlem ve deney yapmayı bırakmak zorunda kaldığımda, öleceğim” sözü ona aittir.
Bilim aşkı nelere kadir...
Yaptığı araştırmalar sırasında, “teknelerin altlarından su böceklerini toplaması için bir işçi tutmuştu; fakat adamın topladığı örnekleri rüşvet karşılığı rakip bir koleksiyoncuya verdiğini öğrenince adamı öfkeyle kovmuştu.(1)”
Oğlu William doğduğunda, “William’ın beşiğinde dikkatle bakıyor ve bebeğin Londra hayvanat bahçesindeki Jenny isimli bir orangutanınkine benzettiği yüz ifadelerine ilişkin sayfalar dolusu not alıyordu. (2)”
Bilim adamı olmak kolay değil. Darwin’e, kuramını yayımladığı dönemde birçok kişi “din” temeline dayanarak karşı çıkmıştı. Bunun bir örneğini yaşamak, biz 21. yüzyılın bireylerine de nasip oldu (!) Halbuki inanç bireyin vicdani tercihidir ve dinle bilimi karıştırmamak lazım.
Bu yazıya, (1) ve (2) numaralı alıntılara kullandığım kaynak, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları Yaşamöyküsü Dizisi’nden Darwin – Evrimin Devrimi (Kasım 2004) adlı kitap. Bu kitap TÜBİTAK’ın yayın programında kalır mı, bilemiyorum. Aksini düşünmek için ne yazık ki nedenlerimiz var.
Son olarak yazının başlığına değinirsek... Darwin Türlerin Kökeni adlı kuramına yayına beklettiği süreçte sülükayaklılar üzerine bir çalışmaya girdi. Darwin’in 1840’larda yazdığı mektuplarda ve notlarda sık sık “benim sevgili sülükayaklılarım” ifadesi geçer... O sülükayaklılara 8 yılını verdi ve bu konuda yazdığı kitap, günümüzde hâlâ bir otorite kabul edilmektedir.
Darwin’in 200. doğum yılı kutlu olsun...