Baharın aydınlık yüzünü gösterdiği, güneşin gülümseyerek göz kırptığı erken saatlerde bir sabah...
Daha uykumu alamamakla, güne geç katılmanın telaşı içinde olmak arasında yatağımda dönerken yaşadığım ikilem...
Çok sürmüyor.
Gün ışığını örtmek varken, tersine kalkıp perdeleri sonuna kadar açıyor, üstüme sinmiş uyuşukluğu bir an önce atmaya çalışıyorum. O sırada Cahit Sıtkı’nın bir dizesi geliyor dilimin ucuna: “Gün eksilmesin penceremden”
Gün eksilmesin!
Çünkü o, uykunun imgeler dünyasından, soluk aldığım gerçek dünyaya uyanmamla birlikte başlayan sıradan bir gün!..
Önce yüzünü pencerede gösteren, sonra da ağırlığını gün boyu omuzlarımızda duyumsatan bir gün!..
Kimi için daha hiç başlamamış, kimi için geceyle süren, kimi içinse ömrü ile birlikte sonlanacak bir gün!..
Daha gözlerimi açmamla birlikte yeni umutlara, umutsuzluklara, sevgilere, kavgalara, tutkulara, coşkulara sürükleyen yeni bir başlangıç, yeni bir gün!
Belki de bizim kahramanı olduğumuz, çevremizdeki olaylarla gelişen yeni bir öykü...
Her yeni gün, yazımı süren bir öykünün bir bölümünü ya da bir paragrafını oluşturuyor. Her birimiz bir yandan kendi öykümüzü oluştururken, öte yandan başkalarının öyküleri içinde, farklı karakterler olarak yer alıyoruz: Çocuk, aile reisi, iş adamı, öğrenci, lider, ev kadını, memur, asker... Aynı anda da birkaç rolü birden üstleniyoruz.
Kim olursak olalım...
Bu öyküde hangi rolü oynarsak oynayalım...
Yeter ki gün eksilmesin!
Bir gün, doğa yönünden olağan bir olay ve akışın bir parçasıyken, kendi penceremizden baktığımızda, ömrümüzün belirli bir süresini kapsamaktadır. Yeni doğan güne uyanmamız, bizim yaşam içindeki rolümüzün sürdüğünü de muştulamaktadır. Belki yine aynı coşku, aynı mutluluk, aynı yaşama sevinci... Ya da... Aynı acı, aynı umutsuzluk, aynı bıkkınlık sürüp gidecektir; ama bu bizim yaşamımız! Gün boyu bazı şeyleri değiştirebilme, daha iyiye ve daha güzele ulaşma umudunu koruma tutkumuz kadar, var olma savaşımını da sürdürüyoruz.
Gün batımına kadar!
O gece ki, kimileri için sonsuza kadar sürüp gidecektir, kimi içinse yeni gün doğumlarına gebedir.
Her sabah pencerede yüzünü gösteren gün ışığı, bizi yaşama katılmaya çağırıyor. Bu çağrıyı umut, inanç ve sevgiyle yanıtsız bırakmadığımız sürece, her gün doğumu bizim için yeni bir başlangıç olacaktır.
Yeter ki gün eksilmesin!