Gazetemizin e-postasına akla hayale gelmeyecek çeşitli sorular gelir. Mutlaka yanıtlarız. Kimi kez nereye yönlendirilmesi gerektiğini biliyorsak, oranın adresini veririz.
En sık sorulan sorulardan biri de: “İbranice’yi nasıl öğrenebilirim?” dir. Sanırım çoğu okur Şalom’da İbranice kullanılmadığının bilincinde değil. Veya her Yahudi’nin bu lisanı bilmesi gerektiğine dair bir kanı var. Konuyla ilgili olarak Aslı Elitsoy adlı okurumuzdan bir e-posta aldım. Başkalarına da yardımcı olur düşüncesi ile yazıyı yayınlıyorum.
“Tilda Hanım merhaba
Ben yaklaşık 1.5 senedir İbranice’ye merak salmış genç bir gazeteciyim.
Geçen yıl cemaatin öğretmeninden özel dersler aldım ama kendisi İsrail’e dönünce ne yazık ki dersler yarım kaldı.
Malum Türkiye’de ne gidilebilecek uygun bir kurs ne de yeterli basılı materyal var. Ben de öğretmenimin bana verdiği notlardan ve İsrail’den getirdiğim bir kaç kitaptan yararlanarak kendi kendime çalışmaya devam ederken (en azından öğrendiğimi unutmayayım diye) benim gibi İbranice öğrenmek isteyen ama aynı zorlukları yaşayan başkaları da olabilir dedim ve çalışma notlarımı bir blog açarak internet ortamında yayımlamaya karar verdim. (http://ibraniceogreniyorum.blogspot.com) Ardından facebook’ta da “ibranice öğrenmek isteyenler” diye bir grup açtım. Kısa bir süre için de180’den fazla üyemiz oldu. Bunların çoğu Musevi ama benim gibi Musevi olmayıp da Musevi dostu olan ve Yahudi kültürüne, diline ilgi duyanlar da var. Hepsinin ortak sıkıntısı uygun ders ve kaynak bulamamak. Ben bu yaz İsrail Dış İşleri Bakanlığı’ndan kazandığım burs ile yazın bir ay Haifa Universitesi Ulpan’da eğitim alacağım. Bir ayda büyük bir yol kat edemesem de öğrendiklerimi pekiştirmek adına çok faydası olacağını düşünüyorum. Ama benim gibi Ulpan’a gitme şansı olmayanların işi daha da zor. Sizden ricam Şalom Gazetesi’nde blog’uma yer vermeniz. Böylece belki biraz daha fazla insana ulaşır ve faydalı hale gelir. Sormak istediğiniz bir şey olursa buradayım. Şimdiden ilginiz için çok teşekkür ederim. Aslı Elitsoy”
* * *
Kimi kez de yurdun dört bir yanından mektuplar gelir. Bugün Nusaybin/Mardin’den bir yazı geçti elime. Gönül isterdi ki, gelen her mektuba olumlu bir yanıt verebilelim. Ama mümkün değil. Gazete bir yardım kuruluşu değil, dolayısıyla yardım talebinde bulunanlara istekleri doğrultusunda yanıt vermek de mümkün olmuyor.
* * *
Başucu kitaplarıma bir yenisi eklendi. Daha doğrusu kitabı henüz eve götürdüm. Kitaplarla ilgili bir yerde çalışmak hem iyi hem de kötü. İyi çünkü günceli yakalamaya çalışıyorsunuz, yenilikleri takip ediyorsunuz; kötü, çünkü bu konuda açgöz oluyor, doymak bilmiyorsunuz. Bir kaç ay önce gazeteye bir araştırmacı geldi. Prof. Dr. Nurşen Mazıcı. Mazıcı, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisiydi. Ulusal Basından Sansürün Kaldırılışı’nın 100. yılı için bir kongre düzenlenecekti. Kongrede içeriğinde Azınlık Basınında Sansür ‘ün de yer aldığı bir bildiri sunacaktı. Jamanak, Apoyevmatini’nin yanısıra Şalom’un da yer aldığı çalışma için Şalom örnekleri üzerinde araştırma yapmak üzere gazeteye gelmişti. Prof Mazıcı ile birkaç kez görüştük. Bir müddet sonra, kongrenin açılış kokteyli için Ihlamur Kasrı’na davet edildik.Azınlık Basınına ayrılan bölüm 34 bildiriden bir tanesiydi. Söz konusu bildiriler kongreden sonra kitaplaştırıldı ve Prof Mazıcı yardımlarımıza teşekkür etmek amacı ile birer kitap yolladı. Kitap uzun bir süre ofisteki masamda durdu. Geçen gün eve götürdüm ve yatağımın başucundaki yerini aldı. Gerçekten ilginç bir yapıt. Keşke her gelen araştırmacı Prof.Mazıcı gibi ardından kalıcı bir çalışma bıraksa. Herkes tezinin bir nüshasını yollamıyor.Ancak tezler uzun soluklu çalışmalar. Geri dönüşümleri de vakit alıyor.