On gün kadar önce ortaya çıkan domuz gribi salgınında kesinleşmiş vaka sayısı bini aştı. Virüs birkaç günde tam 21 ülkeye yayıldı. Küreselleşme çağının öngörülemez sonuçlarından biri de virüslerin hareket kabiliyetinin artması: Meksika’ya balayına giden çiftler dönüşlerinde yepyeni bir virüsü de ülkelerine taşıyorlar.
Virüs henüz ülkemize uğramadı ama ortaya çıktığı günden beri Türkiye’de tam on iki askerimiz şehit oldu. Eski Adalet Bakanına intihar saldırısı girişiminde bulunuldu. Bostancı’da hücre evi baskını faciaya dönüştü. DTP Milletvekili “29 Mart’ta Kürdistan sınırlarını belirledik” dedi. Genelkurmay Başkanı elinde lav silahıyla basın toplantısı düzenledi. Otuz yıldır ilk kez sendikalar 1 Mayıs’ı Taksim meydanında kutladılar. Kabinenin yarısı değişti, yeni hükümet kuruldu. Mardin’de 44 kişi töre cinayeti kurbanı oldu.
Domuz gribi virüsü “Türklerin yeterince belası var bir de biz bulaşmayalım” demiş olacak ki henüz salgın kapımızdan girmedi. Yoksa sadece İstanbul ve Ankara Havalimanlarında önlem alındı. Turistlerin asıl giriş yaptığı Antalya, Dalaman, İzmir, Bodrum Havalimanlarında “termal” kamera deyince, “kaplıca mı?” diye soruyorlar.
Virüs her ülkede farklı belalara yol açıyor. İsrail’in koltuğuna yeni oturan dinci sağlık bakanı domuz kelimesini telaffuz etmenin günah olduğunu öne sürerek hastalığa Meksika Gribi denmesini önermiş. Peki, Meksikalılara günah değil mi?
“Domuz gribi” ifadesini telaffuz etmekten kaçınan diğer bir isim Obama. 100 günlük Başkan’ın derdi başka. Domuz gribi dedikçe halk hastalığın domuz eti yemekle bulaştığını sanıp domuz eti tüketimini kesmesin, bu sektörde krize girmesin diye virüsten resmi adıyla, A tipi H1N1 olarak bahsediyor.
Domuz gribinin en büyük mağduru tabi ki zavallı domuzlar. Ne kadar uğraşsanız da virüsün domuz eti yemekle bulaşmayacağını insanoğluna anlatmak imkânsız. Ülkesindeki Hıristiyan azınlığı her daim baskı altında tutmaya meraklı Mısır Hükümeti, fırsat bu fırsat tam üç yüz bin domuzu itlaf etmeye karar vermiş...
Mısır demişken, Ürdün, Filistin, Mısır ve İsrailli uzmanlar Kudüs’te hastalığın ülkeleri arasında yayılmasını önleme amacıyla toplanmışlar. Düşman ortak olunca ne de güzel işbirliği yapılabiliyormuş meğer...
Domuz gribi salgını en çok ABD’deki yaratılışçıları kızdırdı. Malumunuz, akıllı tasarım teorisine göre dinozorlar, insanlar ve tüm diğer canlılar bir kerede ve aynı anda yaratılmışlar. Evrimleşme diye bir şey söz konu değilmiş.
Şaka değil ABD’de her iki kişiden biri insanoğlunun on bin yıl kadar önce bugünkü haliyle bir anda yaratıldığına inanıyor.
A/H1N1 ise ‘kör parmağım gözüne!’ dercesine tam bir evrimleşme örneği. Basitçe ifade edecek olursak, beş ayrı grip virüsü domuzun vücudunda buluşup genetik değişime uğruyorlar. Ortaya çıkan yeni virüs domuzlardan insanlara geçiyor, hatta insanlardan domuzlara da bulaşabiliyor. Şimdi yaratılışçıların hangi fosil kalıntısıyla bu virüsün hep var olduğunu ve değişime uğramadığını kanıtlamaya çalışacakları merak konusu...
Grip ortaya çıkalı beri ‘ucu bize ne zaman dokunacak?’ diye beklemeye başladım. Üç gün geçmedi İngiliz bir siteden haber yayıldı “Domuz gribini Yahudiler küresel ekonomik krizin etkilerini azaltmak için çıkardı”. Grip çocukları ve yaşlıları öldürecekmiş böylece küresel krizin etkileri de azalacakmış. Ne zekâ ama! Yarın öbür gün, bu yazıyı okuyup “Yahudi, gribi icat ettiklerini itiraf etti” diye haber yaparlarsa hiç şaşırmam.
Bu virüs yeni ama dünya bildiğimiz gibi...