Barack Obama: Söyle Bibi, neden iki devletli çözümü açıkça desteklemiyorsun?
Binyamin Netanyahu: 1991’den beri tüm İsrail hükümetleri bu çözümü desteklediler. Kademeli olarak birçok şehrin yönetimini Filistin hükümetine bıraktık. Yaser Arafat’ın Ramallah’a dönmesine izin verdik. Bu süreçte farklı ülkelerden on binlerce mülteci Filistin’e yerleşti. 2005’te Gazze’yi tamamen boşalttık. Karşılığında aldığımız ise bölünmüş bir Filistin Yönetimi, yüzlerce intihar saldırısı ve kafamıza yağan binlerce füze. Gazze’yi terk ederken orasının Singapur olmasını umuyorduk, devasa bir füze rampasına dönüşmesini değil!... Eğer Batı Şeria’nın da kontrolünü Filistinlilere bırakırsak, Hamas orayı da ele geçirir ve ülkemin her köşesi füzelerinin menziline girer Var olma amacının ülkemin yok edilmesi olduğunu her fırsatta tekrarlayan bir örgütle nasıl barış yapabilirim? İran Devrim Muhafızları’nın Tel Aviv’e bakan tepelere üs kurması riskini nasıl alabilirim?
Obama: Bunun kolay olmadığını biliyorum ancak İsrail-Filistin barışının gerçekleşmesi ABD’nin ulusal çıkarları için şarttır. Pentagon Mahmud Abbas’a bağlı FÖY kurumlarını güçlendirmek için iki yıldır çalışıyor. Ama Batı Şeria’da yeni yerleşim birimleri inşaatlarına devam etmeniz sürece zarar veriyor. Eğer barış planını kabul ederseniz hem Filistin hem de tüm Arap ülkeleri ile barış yapacaksınız.
Netanyahu: Peki ya İran?
Obama: İran’ın nükleer programını durdurabilmemiz için barış sürecinin yeniden canlanması gerek. İki sorun birbirinden ayrı düşünülemez… İran konusunda İsrail ve Arap ülkeleri aynı endişeleri paylaşıyorlar. Ancak Arap ülkeleri ile bir işbirliği yapabilmeniz için iki devletli çözümü kabul etmeniz gerek.
Netanyahu: Bu konuda tam aksini düşünüyorum. Biz Filistinlilerle tüm sorunları çözüp nihai barış antlaşması imzalasak dahi İran nükleer silah yapmaktan vazgeçmeyecek. İran son dört yıldır onlarca kez ülkemi haritadan silmek istediğini tekrarladı. Hamas ve Hizbullah nükleer bir İran’ın desteği ile bize çok daha rahat saldırabilecekler. Söyler misin bana Barack, ülkem varoluşsal bir tehdit altında iken ben halkımı daha fazla toprak tavizi vermeye nasıl ikna edebilirim?
Obama: Ahmedinecad’ın söyleminin sizin için yaşamsal bir tehlike oluşturduğunun farkındayım. İran’ın nükleer programı ABD’nin ulusal güvenliği için de bir tehdit. Mesele ülkemin güvenliği olunca hiçbir seçeneği masadan kaldırmayız ancak amacımız İran gibi saygın tarihi olan önemli bir ülkeyle yapıcı ve barışçıl bir ilişki kurabilmek. Bu süreçte bize destek vermenizi istiyoruz. Tabi ki biz de saf değiliz. İran yönetimi zamana oynayıp bizi oyalarsa çok daha sert ekonomik yaptırımları gündeme getiririz. Ancak şunu bilmeniz gerekir ki, Filistin ile barış sürecinde ilerleme sağlanmadıkça Arap ülkeleri ile İran’ı bölgede yalnızlaştıracak bir işbirliği kurmanız imkânsız.
Netanyahu: Savunma Bakanım Ehud Barak 2000 yılında Arafat’a Batı Şeria’nın %94’ünü ve Kudüs’ün iki ülkeni başkenti olmasını önerdi. Fakat Arafat bunu ret etti. Benim daha fazla önerecek bir şeyim yok. Eğer Filistinliler gerçekten bağımsız bir devlet isteselerdi hemen bağımsızlık ilan edebilirlerdi. Ama bunu yapmıyorlar çünkü Ortadoğu’da 22. Arap Devletini kurmak istemiyorlar. Amaçları tek Yahudi Devletini yok etmek! İki devletli çözümü asıl ret edenler onlar!
Obama: Bu endişeleri gidermek amacıyla Arap Barış Planın revizyonu için çalışıyoruz.
Netanyahu: Nedir o revizyon sayın Başkan?
Obama: Clinton parametrelerinin öngördüğü üzere Filistin’in ordusuz bir devlet olması ve mültecilerin geri dönüş hakkının sınırlanması. Buna karşılık siz de yerleşim yerleri inşaatlarını durdurmalısınız. Bunu yaparsanız Arap ülkeleri ile doğrudan ticari uçuşlar ve diplomatik tanınma kısa zamanda gerçekleşebilir. Bu tarihi fırsatı kaçırmamanız gerek.
Netanyahu: Arap ülkelerinden gelecek somut adımlar zor kararlar almamda bana yardımcı olur.
Obama: Pekâlâ Sayın Başbakan. O halde gelin basının karşısına iki müttefik ülkeye yakışır bir şekilde çıkalım!