İnternette gezinirken eski bir haber ilgimi çekti:
Kolombiya’nın başkenti Bogota’da, tembelliğe adanmış bir müze, kapılarını ziyaretçilere açmış. Bir hafta boyunca açık olacak müzenin amacı arka arkaya gelen dini bayramlar ve yeni yıl dönemi sonrası halka “her şeyi bir yana bırakıp tembellik yapmayı” anımsatmakmış. Müze Müdürü Marcela Arrieta, “Tembelliği hep çalışmanın karşıtı olarak görürüz. Biz de bu konuyu farklı bir kavram içinde çalışmak ve değerlendirmek istedik. Sonuç ortada” diye konuşmuş.
Bilmiyorum, tembellik konusunda farklı halklar arasında bir araştırma yapıldı mı; kimler daha çalışkan ya da kimler daha tembel?..
Sonra şunu düşündüm: Bizde böyle bir müze açılsa, ne tür objeler sergilenir, kimler bu müzenin izleyicileri olurdu acaba?
Bu sorulara vereceğimiz yanıtların gülmece boyutu kadar, önemli sosyolojik sonuçlarının olduğunu söyleyebiliriz; ama hepsinden önemlisi, tembelliğin bireysel ve dolayısıyla toplumsal etkileridir. Kuşkusuz bunlar da bizim konumuzun dışında... Yalnızca tembelliğin Latincede, “pigrita” sözcüğünden geldiğini, anlamının da çalışmaktan nefret etmek, savsaklamak, ihmal etmek, üşenmek olduğunu araya sıkıştırabiliriz.
Çok insan topluluğu görmüş, tanımış bir gezgine sormuşlar:
- Gördüğün bu insanlar arasındaki ortaklık nedir?
Adam şöyle yanıtlamış:
- Tembellik!
Bu konudaki bir öyküyü de aktaralım:
Adamın biri öldüğünde kendisini ömrü boyunca düşlemini kurduğu bolluk ve güzelliklerle dolu olağanüstü bir yerde bulmuş. Beyazlar içinde biri yanına yaklaşmış ve ona şöyle demiş:
- Her ne istersen almaya ve yapmaya hakkın var; tüm yiyecekler, içecekler, zevkler, eğlenceler...
Buna sevinen adam, her şeyi dilemiş, doya doya yaşamış. Bütün bu zevklerle dolu geçen yılların sonunda beyazlar içindeki adama gidip şöyle demiş:
- Bu güne kadar istediğim her şeyi yaptım. Şimdi ilgilenebileceğim bir iş istiyorum ki, kendimi yeniden yararlı görebileyim.
- Çok üzgünüm, demiş beyazlı adam. Sana verebileceğim bir şey yok. Burada yapabileceğin hiçbir iş yoktur.
- Sonsuza dek böyle mi yaşayacağım yani? Tüm zamanımı böyle sıkıcı bir durumda geçireceğime, binlerce yıl cehennemde kalmayı yeğlerdim.
Beyazlar içindeki adam yavaşça kulağına eğilmiş ve şunları söylemiş:
- Sen nerede olduğunu sanıyorsun ki?
Tembellerin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduklarını düşüne duralım...
Kuşkusuz yaşamın temelinin çalışmaya dayandığını hiç unutmadan!