5 Kasım akşamı terör saldırılarında hayatlarını kaybeden dindaşlarımız için yapılacak anma duasına katılmak üzere Neve Şalom’un yolunu tuttum. 15 Kasım 2003 saldırılarının üzerinden altı yıl geçmişti. Nasıl da akıp gitmişti zaman. Bizler için belki böyleydi; yakınlarını yitirenler herhalde farklı düşünüyordu. 15 Kasım İbrani tarihine göre 5 Kasım’a denk düşmüştü. Nedense hep kasvetlidir kasım ayları. Sinagoga doğru giden kaldırımda hızlı adımlarla yürüdüm. Bu alışkanlık terör saldırılarından sonra güvenlik görevlilerinin ‘oyalanmayın çabuk girin’ gibi telkinlerinden kaldı. Ne kadar tedirgin edici bir duygu.
Sinagogdan içeri girdim, üst kata çıktım. Birkaç arkadaş en öndeki yerimizi aldık. Sağıma soluma baktım, sonra da aşağı erkeklerin bölümüne baktım. Mekân yarı yarıya boştu. Ve doğal olarak bir sessizlik hüküm sürüyordu. Öyle acıydı ki... Zaten yaşanması zor olan törene daha da bir ağırlık çökmüştü sanki. Oysa kalabalık olsaydı, insanlar birbirine daha çok kenetlenir, acı ise hafiflerdi. Nitekim, anma töreni başlamadan, Hahambaşı Rav Haleva mikrofonu eline alarak, programda olmayan, kısa ama özlü bir konuşma yaptı. Aklımda kalan en vurucu cümle şu oldu: ‘Böyle bir günde keilanın boş kalmasını kabullenemiyorum. Unutmayın, o gün atılan bomba hepimize atıldı. Bugün cemaatimizin matemidir; sadece burada olan ve yakınlarını yitirmiş ailelerin değil.’
Hep düşünüyorum. Holokost dahil olmak üzere anma günlerinde bir arada toplanmak için nasıl bir bilinç lazım?
* * *
Senelerdir oturtamadığım bir alışkanlığı ‘domuz gribi’ bir ay içinde halletti. Artık kimse kimseyi öpmüyor. Hatta çoğu el vermekten dahi çekiniyor. Aşı olalım mı, olmayalım mı sorusuna güvenilir bir yanıt almayınca, çevremdeki insanların yaptırmadığını anladım. Hastanelerin acil servisleri çocuk hastalardan geçilmiyor. Hastanedeki doktorlar hasta sayısının fazla oluşundan ayakta duramaz hale geldiler. Bunu da hastaneye gitmek durumunda kalan yeğenimden biliyorum. Her halükârda, dokusu içimi kaldıran antibakteriyel jeller herkesin çantasına girdi. Maskeler ise mendil kadar rahat satılıyor. Uçaklarda da dağıtılacağını okudum ama henüz uygulamaya geçildi mi, bilemiyorum.
* * *
Geçen cumartesi sabahı annemi ziyarete gittim. Kapı açıldı, içeri girdim ve doğal olarak anneme doğru uzandım. Baktım birkaç adım geriye çekiliyor. ‘Ne oldu’ dedim. ‘E, grip var..’ deyince buz gibi kaldım. Ben de herkesi öpmem ama anne çocuk arasına virüs girmez diye düşünerek annemi öptüm. Bir şey demedi tabii. Ama bu disiplinin bir ‘Dame de Sion’ virüsü olduğundan şüphem yok. Kurallara sıkı sıkıya bağlı olacaksın... Batı eğitimiyle doğuda yaşayınca eğriyi doğruyu yerine oturtmak bazen zor oluyor.