Fransa’da Türkiye Mevsimi kapsamında 5 Kasım’da Musée d’art et d’histoire du Judaïsme (MAHJ)’da kapılarını açan ‘La Splendeur des Camondo: De Constantinople à Paris’ (Kamondoların Ihtişamı: Konstantiniye’den Paris’e - 1806-1945) sergisi Kamondo ailesinin Istanbul’dan Paris’e beş nesil süren serüvenini Fransızlarla buluşturuyor
Kamondo ailesinin bağışlarıyla oluşturulan kurumların sponsorluğunda gerçekleştirilen sergi, Nissim de Camondo müzesinin aile arşivi, Orsay Müzesi’nin tabloları (Boudin, Degas, Delacroix, Jongkind, Manet, Monet, Renoir, Sisley), Guimet Müzesi’nin Çin heykelleri-Japon baskıları, Louvre Müzesi’nin mobilya ve desenleriyle halka açıldı. Serginin komiserliğini Anne Hélène Hoog, asistanlığını Virginie Michel üstlendi. Bilimsel danışmanlar arasında l’Institut Français d’Etudes Anatoliennes (Istanbul) Başkanı Nora Şeni, Conservation du musée Nissim de Camondo (Paris)’den Sophie Le Tarnec başta olmak üzere çok değerli müzeciler, tarihçiler ve arşivciler yer aldı. 4 Kasım akşamı katıldığım sergi açılışında müze, seçkin davetlilerle hıncahınç doluydu. Salona girişte hemen solda Henri Cartier Bresson’un 1964 tarihli meşhur ‘Kamondo Merdivenleri’ fotoğrafı, karşıki duvarda muhteşem Galata peyzajı ve sağdaki duvarda Abdullah Kardeşler tarafından 1868’de Pera’da çekilmiş Abraham-Salomon de Camondo fotoğrafı ile karşılandık. Kamondo ailesinin bireylerine ayrılan bölümler, tarihi olaylar, eser ve objelerle şekillendirilen sergi, Kamondo’ların Fransız kültür ve sanatına katkıları, müzelere bağışladıkları paha biçilmez koleksiyonlarıyla zevk ve estetik meraklarını yansıtmakla birlikte tutkulu serüvenlerinin hüzünlü aile hikayesiyle bütünleşen trajik sonuyla gözler önüne sermekte…
KAMONDO AİLESİ KİMDİR?
Kamondo ailesi İstanbul’da yaşamış olan Sefarad Yahudilerinden bankacı bir aileydi. 15. yüzyılda İber Yarımadası’ndan kovulan aile, önce Trieste’ye, ardından dönemin Konstantiniye’sine yerleşir. Avusturya vatandaşlığına sahip olan Salomon-Jacob Kamondo ve oğulları Isaac ve Abraham-Salomon’un 1815’te kurdukları ve Kırım Savaşı sırasında Osmanlı Devletini finanse eden ‘İshak Kamondo ve Şürekası’ ünvanlı banka, Şirket-i Hayriye ve Dersaadet Tramvay Şirketi’ne ortaklıkları, Altıncı Daire-i Belediye’nin kuruluşuna verdikleri katkılar, en önemli girişimleri arasındadır.
1832’de çocukları olmayan Isaac vebadan ölünce banka, kardeşi Abraham-Salomon’a miras kalır. ‘Vezirlerin bankacısı’ olarak adlandırılan Salomon, Osmanlı’nın ekonomik gelişimine ve İstanbul’un modernleşmesine aktif olarak katkıda bulunur. 1850’lerde torunları Abraham-Béhor ve Nissim işleri devralır. Yahudi cemaatine katkıda bulunmak amacıyla sinagoglar, hastaneler, dispanserler ve eğitimin Fransızca ve Türkçe yapıldığı ilk Yahudi okulunu kurarlar. Abraham-Salomon 1865’de İtalyan vatandaşlığına geçer ve Victor Emmanuel II’nin İtalya Birliği’ni kurmasına verdiği destek nedeniyle ‘kont’ ünvanı ile ödüllendirilir.
KAMONDO’YA DEVLET TÖRENİ
Kamondo ailesi, İstanbul’a damgasını vuran, bugün çoğu harap halde olsa da hâlâ varlıklarını koruyan sayısız yapı inşa ettirmiştir. Kasımpaşa’daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Galata Résidence, Serdar-ı Ekrem Sokak’taki Kamondo Hanı, Meşrutiyet Caddesi’ndeki Büyükada Han, Karaköy’de Saatçi Han, Latif Han, Lacivert Han, Yakut Han, Kuyumcular Han, Lüleci Han, Gül Han bunlar arasında sayılabilir. Doğu’nun Rothschildleri diye anılan ailenin, Karaköy Bankalar Caddesi’ndeki bugün müzeye dönüştürülmüş olan eski Osmanlı Bankası binasının tam karşısında caddeyi üstteki banka sokağına bağlayan sekiz şeklinde, iki yönlü, ‘art nouveau’ stilindeki ilginç basamakları yaptıran Abraham-Salomon’un naaşı, vasiyeti üzerine 1873’de yaşamını yitirince Paris’ten, kalben bağlı olduğu İstanbul’a götürülüp Hasköy’de daha önce kendisinin yaptırdığı anıt mezara devlet töreniyle defnedilir. Kamondo İstanbul’da o denli sevilen ve sayılan bir kişidir ki cenaze töreni günü tüm şehir yas tutarken borsa ve finans kuruluşları tatil edilir, Galata ve Haliç esnafı dükkanlarını kapatır, kiliselerde dahi çanlar çalınır.
İSTANBUL’DAN PARİS’E
Bankanın dış bağlantıları olması gerekliliğine inanan Kamondo ailesi 1869-1870 arasında Paris’e yerleşir ve bankanın yönetim merkezini buraya taşır; 1872’de Monceau’daki muhteşem ‘hotel particulier’de yaşamaya başlar. Süveyş Kanalı’nın finansmanı da dahil bir çok önemli projeye katkıda bulunur. 1889 yılı ise aile için zor bir yıldır çünkü iki kardeş garip bir rastlantıyla aynı yıl aynı hastalıktan yaşamını yitirir.
Bir sonraki nesil olan Isaac ve Moïse kuzenler cemiyet ve sosyal işlerden biraz uzaklaşıp Fransız kültürünün önemli isimleri olurlar. Müzik tutkunu, besteci ve müzisyen dostu olan Isaac aktif olarak Opera, Opéra-Comique ve 1913’de Champs-Elysées tiyatrosunun oluşumuna katkıda bulunur. 1891’de Türkiye’nin Paris Başkonsolosu tayin edilen Isaac, 1911’de ölümünde, büyük bir tutkuyla oluşturduğu muhteşem koleksiyonunu (gravür, pastel, desen, aralarında Manet’in Le Fifre, Degas’in Les Repasseuses, Monet’nin Cathédrales de Rouen serisi, Cézanne’in La Maison du pendu’sü de bulunan tabloları, 418 japon baskısı dahil uzakdoğu sanat eserleri, ortaçağ ve rönesans mobilyalarını) Louvre Müzesi’ne bağışlar. 1945’da Guimet Müzesi’nin açılışıyla bağışın Uzakdoğu koleksiyonu bu müzeye, 1986’da Orsay’in açılışıyla da koleksiyonun empresyonist kısmı (altmışın üstünde yağlı boya, bir çok pastel ve desen) bu müzeye aktarılır.
Kuzeni Moïse (1860-1935) rue de Monceau 63 numarada bulunan Paris’in en şık ‘Belle Epoque’ dönemi şaheserlerinden evini ve koleksiyonunu 1917’de I.Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden oğlu havacı Nissim’in anısına l’Union centrale des Arts décoratifs’a bağışlar. Moïse’ın ölümünden bir yıl sonra 1936’da, ‘Nissim de Camondo’ müzesi kapılarını halka açar. II.Dünya Savaşı’nda Moïse’in kızı Béatrice, kocası Léon Reinach ve iki çocuğuyla Nazi kamplarında hayatlarını kaybeder ve bu trajediyle Kamondo soyu trajik bir sonla noktalanır.
6 Kasım - 7 Mart tarihleri arasında MAHJ’da gezilebilecek sergi kapsamında, katkıda bulunan diğer müzeler de özel indirimlerle ziyaret edilebilmekte, sergi nedeniyle konferans ve konserler ardarda Paris’in kültür ajandasında yerlerini almakta. Fransa’da Türkiye Mevsimi esintileri devam ededursun yılın son haftalarında bu özel ailenin rüzgarı da Parislileri çoktan etki altına aldı bile…