Türkiye’nin başkenti Ankara’nın iki takımı birleşiyor, hem de sezon ortasında iyi mi? Biri ligden düşürülüyor. “Onursal Başkan”ı ‘demokratik hakkını’ kullanıp federasyona verip veriştiriyor. Federasyon geri adım atmıyor ancak sesi soluğu da çıkmıyor.
İkinci Ankara takımımızın genç başkanı, yıllardır teknik direktörlük yapan, Anadolu’da gezmediği takım neredeyse olmayan çok tecrübeli bir teknik direktörü tesislere kilit vurarak, futbolculara da bugün tesislere gitmeyeceksiniz diyerek ve bundan teknik direktöre hiç bahsetmeyerek resmen bir günde harcıyor. Sesini çıkaran var mı? Elbette yok.
Ankara’nın üçüncü takımı Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav medyaya açıklama yapıyor. “Türk futbolunda şike var; bizzat ben tanık oldum” diyor. Şike teklifi yapan takımların adını da söylüyor. Ses? ııh…
Türkiye Cumhuriyeti’nin takımı Diyarbakırspor, her gittiği yerde terör örgütü muamelesi görmeye devam ediyor. Suçu ne? Terör olaylarının olduğu bölgede olan bir takım olması... Bu tarz olaylar olduğunda Avrupa’da yer yerinden oynuyor. Bizde? Ses seda yok…
Galatasaray Türkiye’dir diyorlar hafta sonu, öbür hafta Galatasaray’ın Basketbol Takımı’nın cezalı bir oyuncuyu başka bir oyuncunun formasıyla oynattığı anlaşılıyor. Sizce ne? Galatasaray mı, Türkiye? Türkiye mi, Galatasaray?
Galatasaray eski Başkanı Mehmet Cansun çıkıyor, “Bu ezeli rakibimiz Fenerbahçe’nin komplosu olabilir” diyor; Fenerbahçe yazılı metinle kendini savunuyor: Biz masumuz. Hooop diyor UEFA: Fenerbahçe - Honved maçında şike var…
Dedektif miyiz sporsever mi belli değil... İnsan kendini Yılmaz Erdoğan’ın “Organize İşler” filmini izler gibi hissediyor. Meğerse Türkiye’de sporsever olunca aynı zamanda dedektif de oluyormuşuz da haberimiz yokmuş. Yukarıdaki olaylar mı? Eee bir dedektif olarak onları çözmek de size kaldı. Size Nil Karaibrahimgil’in bir şarkısıyla veda etmek istiyorum: Organize işler bunlar, başımıza işler bunlar, senin benim dinlemez, İstanbul’u dişler bunlar...