Prof. Dr. Silvia B. Fishman, Yahudi kimliğinin yaşanılan ülkenin ulusal kimliği ile dengeli bir şekilde korunabilmesi ve asimilasyonun önlenebilmesi için tek çözümün Yahudi kültürünün eğitim yolu ile gençlere aktarılması olduğunu savunuyor. Işıklar Bayramı’nın taşıdığı mesaj da bu değil mi?
Hanuka Bayramı* 2000 yıl önce Yahudilerin Helenlere karşı mücadelesini anlatır. Hanuka Bayramı Yahudilerin din ve inançları uğruna tarihte ilk kez silahlı başkaldırılarının, Maccabilerin Helenizme karşı başarılı olmalarının destansı öyküsüdür.**
Helenler, Yahudilerin geleneklerini yıkmak için ellerinden geleni yapar, Şabat kutlamaları, Kaşerut, Brit-Mila gibi uygulamaları yasaklarlar.
M.Ö.175 yılında Antiohus’un orduları Yahudileri daha da aşağılamak amacıyla içine domuzlar soktukları Beit-Hamiktaş’ı talan ederler. Helenlere karşı savaşan Maccabiler Kutsal Mabede girdiklerinde kandil yakmak isterler ve sadece bir güne yetecek kadar yağ bulurlar. Fakat bir ‘mucize’ gerçekleşir ve kandil sekiz gün boyunca yanar.
Hanuka Bayramı coşku ile kutlanır… Hanuka mumlarını sekiz gün boyunca her akşam yakarken bir yandan mucizelerin arkasında hep Tanrı’nın yer aldığını hatırlar, diğer yandan da yağın suya karışmadığı gibi Yahudilerin de hiçbir zaman özümsenmeyeceklerini, asimilasyona karşı mücadelelerinin önceliklerin en başında yer alması gerektiğini anımsarız.
Asimilasyon kavramı ise günümüzde birçok sorunsalı içinde barındırmakta ve bazı nitelendirmelerin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Prof. Dr. Sylvia B. Fishman’ın Limmud etkinlikleri kapsamında, gazetemizde özet olarak aktardığımız, “Yahudi Kimliği ile Laik Ulusal Kimliği Dengelemek” başlıklı sunumu konu ile ilgili önemli ipuçları vermektedir.
Yahudilik bir millet mi, yoksa bir din mi? Batı Avrupa’da, 20.yüzyılın başlarında, Yahudiler tam eşit haklara sahip yurttaşlar olmayı hedeflediklerinden Yahudiliğin bir din olduğunu savunmuşlardı. Onlar Fransız veya Alman vatandaşı Yahudilerdi… Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’nde ise ideolojik açıdan din özgürlüğü tanınmadığı için Yahudiler kendilerini bir millet olarak tanımlamış ve bunun doğal sonucu olarak da bir devlet kurma hakkına sahip olduklarını ileri sürmüşlerdi.
Prof. Fishman, Yahudilikte millet ve din kavramının içsellik taşıdığını, ancak günümüzde yaşadığı ülke ile bütünleşen ve ‘farklı olmayı’ istemeyen pek çok gencin millet perspektifini yadsıması nedeniyle Yahudi kimliğinin yaşanılan ülkenin ulusal kimliği ile dengeli bir şekilde korunabilmesi ve asimilasyonun önlenebilmesi için tek çözümün Yahudi kültürünün eğitim yolu ile gençlere aktarılması olduğunu savunmakta.
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir seminerde; “Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusuna katılımcıların bir kısmı Yahudi, bir kısmı ise Musevi yanıtını verdi.
Musevilik kavramına dini, Yahudilik kavramına ulusu çağrıştıran bir anlam yüklenebilirse de hiçbir yabancı lisanda bu türden bir ayırım yapılmamakta, Yahudi sözcüğünün karşılığı olarak ‘Jew’, ‘Juif’, ‘Jude’ gibi terimler kullanılmaktadır. Kimliğimiz sorulduğunda, verilecek doğru yanıt “Türk Yahudi’si”dir. Ne var ki Türkiye’de geçmişte kurulmuş pek çok dernek ve vakfın isimlerinde Musevi adı kullanıldığından ve resmi kayıtlar da bu şekilde düzenlendiğinden bazı durumlarda “Musevi” sözcüğünü de kullanmak zorunda kalmaktayız.
Daha evvelce bir köşe yazımda sözünü ettiğim ve okunmasını salık verdiğim Maggie Anton’un “Raşi’nin Kızları” adlı romanından bir alıntı yapmak istiyorum:
“ Bir kadın kesinlikle Hanuka ışığını yakabilir. Rav Yehoshua ben Levi dedi ki: Kadınlar Hanuka Mitsvası’nı yerine getirmek zorundadır, çünkü bu mucizeye onlar da karıştı.”***
Anneler, Hanuka mumunu yakarken çocuklarınıza da bu bayramın anlamını anlatın…
Hag Sameah.
* Tora’da yer almayan Hanuka Bayramı ile ilgili dinsel bir bölüme Talmud’un Şabat Risalesi’nde yer verilmiştir. Maccabiler ile ilgili de sadece iki tarihi kaynak bulunmaktadır. Bunlardan ilki M.Ö. 100 yılında İbranice kaleme alınmış olup özgün metni kaybolduğundan içeriği sadece Yunanca çevirisinden bilinmektedir. İkinci kaynak da Yunanca olup tarihi bilgiler içermekten çok Hıristiyanlığın kabulü için uygulanan eziyetleri betimlemektedir.
** İsyan Mattatia ben Yohanan’ın yaşadığı Kudüs ile Tel-Aviv arasında yer alan yeni bir kentin oluşturulduğu Modiin’de başlatılır.
*** Raşi’nin Kızları’nda kadınların Hanuka mucizesine nasıl karıştıkları şöylece açıklanmakta: “ Yunan zulmü en çok Yahudi kadınları etkiliyordu çünkü gelin olacak her kızın, yörenin Yunan yöneticisine sunulması gerekiyordu. Yahudilerin kurtulmasına bir kadın aracı oldu. Bilindiği gibi, Koen Gadol’un kızı bir Yunan generali öldürdü.”