Son yıllarda önemli bir kültürel-dinsel geleneği tarihin derinliklerine fırlatmış durumdayız. Gelenekler, işlevsiz kaldığı zaman pekâlâ da doğal yoldan yok olabilir. Bundan dolayı da toplumu suçlamak kolaya kaçmaktır. Lâkin, muhafazakâr ve dindar çevreler neden susuyorlar? Neden duyarsız kaldılar?
On beş gün önce ŞALOM, Türk Musevi Toplumu’nda son yıllarda gözle görülür bir şekilde oluşan bir değişikliği masaya yatırmıştı.
Dünya Yahudilerinin Ortaçağ’dan beri 13 yaşına gelmiş erkek çocuklarına yaptıkları Bar-Mitzva törenlerinin son yıllarda ülkemizde, Diaspora’daki uygulamanın tersine artık Cumartesi -Şabat- günü yapılmadığını, sadecehafta arası yapılan ‘Tefilin’ töreniyle yetinildiğini yazmıştık.
Bar-Mitzva yaşına gelmiş erkek çocuk dinen Tevrat’ı okumaya hak kazandığından Yahudilerin en kutsal günü olan ve her hafta kutsal kitabın farklı bir bölümünün okunduğu ve yorumlandığı Şabat günü, ailesi, akrabaları ve dostlarıyla birlikte sinagogda biraraya gelir ve ergen genç herkesin önünde erişkinliğe geçişini, kendi okuduğu dualar ve konuşmalar eşliğinde özel bir törenle kutlar. Bu uygulama Yahudilerin en temel geleneklerinden biridir. Bugün aynı şekilde tüm dünyada uygulanmaya devam etmekteyken neredeyse tek bir istisnanın Türkiye olduğunu görüyoruz.
Yanlış anlaşılmasın, Türkiye’deki 13 yaş Yahudi gençleri yine dinen farz olan ‘Tefilin’ töreniyle bu önemli evrelerini mutlaka kutluyorlar ama bu töreni taçlandıracak görkemli Şabat törenini ise ‘es’ geçiyorlar!
Modernite ve gelenek aslında birbirini anlamayan iki zıt kavram olarak görülür. Zira modernite özgürlüğe, gelenek ise anlama vurgu yapar. Modern toplumlar, geleneğin sınırlarından kurtularak özgürleşmeye çalışırlar. Lakin bu özgürleşme bazen içi boşaltılmış bir hedefe doğru gidebilir.
Gelenekler kimi zaman gelişime ve ilerlemeye engel teşkil edici etmenleri içerse de kimliğin en önemli bir aracı olarak ‘tarihi’ süreçte yer edinirler.
Şabat Bar-Mitzva kutlaması Yahudi din ve kültürünün önemli yapı taşlarından biridir, gelenek anlamında. Bugün Diaspora ve İsrail’de bu tür törensiz bir Bar-Mitzva evresi düşünülemez. Lakin Türkiye’deki durum aynı değil artık.
Bugün Türkiye’de Bar-Mitzva çağına gelmiş 13 yaş kuşağının yüzde 90’ı Şabat Bar-Mitzva tören geleneğine son vermişse, bu geleneği yerine getirmiyorsa durup düşünme zamanı gelmiş değil, geçmiştir…
Ekonomik nedenlerin bu sonuca yardım ettiği ve tören maliyetlerinin anlamsız bir şekilde aileye büyük külfet getirdiği doğrudur. Lâkin ‘modaya’ uyup da başkaları gibi yapmamayı tercih etme de son yıllarda ortaya çıkan başka bir ciddi gerekçe olmuştur bu geleneğin sarsıntıya kapılmasında.
Geleneğin, işlevsiz kaldığı zaman tarihin çöplüğüne gitmesi doğal bir gelişmedir. Ama bu geleneğin sadece Türkiye’de yok olmaya yüz tutması modernite ile gelenek arasında bocalayan bir toplumun fotoğrafını ortaya çıkarıyor belki de. İçeriği doldurulmayan modernitenin peşindeki bir toplum olmak da başka sorunları taşıyacaktır bünyede.
Düşünülmesi gereken başka bir nokta da, bu gelişmeye karşın muhafazakâr ve dindar çevrelerin sessizliklerini koruyor olmalarıdır. Herhangi bir dini kuralın ihlâli durumunda aşırı tepki veren kimi duyarlı muhafazakâr kesimin bu durum karşısındaki suskunlukları çok şaşırtıcıdır.
Duyarsızlığın, maneviyatı güçlü olan kesime de sirayet etmiş olması ihtimali çok düşündürücüdür.
ŞALOM, tarihi görevini yerine getirip gerekli uyarıyı yapmış oluyor böylelikle.
Bundan sonra görev yetkililerde, eğer onlar da duyarsızlık denizlerinde yüzmüyorlarsa.
Yoksa tarih, Türk Yahudilerinin önemli bir geleneği elele birlikte nasıl da yok ettiğini yazacaktır, şüphesiz yakın gelecekte.