David Ojalvo
İş Bankası Yayınları’nın Nehir Söyleşileri kapsamında, Feridun Andaç’ın Emre Kongar ile yaptığı söyleşilerden oluşan “Herkesten bir şey öğrendim: Emre Kongar Kitabı” adlı yapıtı okudum. Ülkemizin son 50 yıl içinde geçtiği süreci, sosyal bilimler alanında bir bilim adamı olan Emre Kongar’ın bakış açısından okumanın, okur için ciddi bir kazanım olduğu, olacağı düşüncesindeyim. Ayrıca bu söyleşi kitabı, ülkemizde sosyal bilimlerde, özellikle “akademik alanda kariyer yapmak üzerine” iyi bir örnek sunuyor. Bir yandan sosyal bilimler alanında ülkemizdeki açığı görüyorsunuz, bir yandan da siyasetin, uzun kolları olan bir ahtapot misali nerelere uzandığını...
Emre Kongar Hoca’nın ismini ilk kez, üniversiteye başladığım sene, onun derslerinden söz eden bir arkadaşımdan duymuştum. Uluslararası ilişkilerde okuyan arkadaşım, alanına, Emre Hoca’nın dersleriyle, yapıtlarıyla nasıl da ışık tuttuğunu heyecanla dile getirmişti. Ardından Emre Kongar’ın CumhuriyetGazetesi’ndeki köşe yazılarını takip etmeye başladım. Feridun Andaç’ın söyleşi kitabını keyifle okudum. Nehir gibi akan sayfalar, kitabın yayınlandığı dizinin adı olan “Nehir Söyleşileri”ne anlam katıyor.
Kitapta Emre Kongar’ın hayat hikâyesi, sosyolojik tespitleri ve ülkemizin bugünkü durumuna olan bakış açısı iç içe... Feridun Andaç, çocukluk döneminden başlıyor sormaya... Güzel geçirilmiş bir çocukluk, öğretmen anne-babanın aydın rehberliği, bir idol olarak görülen ağabeyinin erken kaybı, Atatürkdevrimlerini içselleştirirken dini özgür bir biçimde yaşayan bireyler dikkati çekiyor kitabın ilk bölümlerinde...
1960’lardaki üniversite hayatını ele alırken, 1961 Anayasası’nın özgürlükçü ortamını anlatıyor Emre Kongar, birkaç yıl sürece olan çok özel bir döneme işaret ediyor...1960 İhtilâlı olduğu gün müthiş bir şok yaşıyor ve bugün, o ihtilalın demokrasiye, cumhuriyete nasıl da ivme kazandırdığını anlatıyor. 1964’te Birleşmiş Milletler bursu ile Amerika’ya gidişini ve oradaki günlerini anlatıyor... Detroit’te zencilerin yaşadığı merkezdeki yaptığı çalışmaları okumak ilgi çekici ve keyifli...
Türkiye’ye döndükten sonra 1968 yılında, 27 yaşında, Hacettepe Üniversitesi’nde Sosyal Çalışma Yüksek Okulu’nu kuruyor ve okula müdür olarak atanıyor. Asistanları oluyor, dersler veriyor, makaleler yayınlıyor; ama sakalının bir sembol haline dönüşmesi ve Türkiye’nin içinde olduğu siyasi ortam, Emre Hoca’yı istifaya götürüyor. Bir bilim yuvası olan üniversitenin, siyasi kuşatma altında kalışı ve bilim adamının bu şartlar altındaki durumunu, tutumunu okurken, bir yanıyla içinizin sıkılmaması mümkün değil. Siyasetin üniversiteye olan etkisi, tüm yıkıcılığıyla bugün de devam ediyor... Buna karşılık Emre Kongar’ın izini sürerken, onun mücadelesinden ilham ve güç almak gerekir düşüncesindeyim.
İstifasının ardından, Emre Kongar’ın Hürriyet Gazetesi’nde çalıştığı dönemi okumak da, basının geçirmiş olduğu evreleri anlamak adına fazlasıyla kayda değer. Kitapta Hürriyet’e girişi için, “okuyanlar gülecek,” diyor, “niyetim, Hürriyet’i daha iyi bir gazete yapmaktı; çünkü benden o istendi.” Günümüzde medyanın içinde bulunduğu durumu görüp de, gülmemek elde değil. Emre Kongar’ın vurguladığı gibi, basın giderek yozlaşıyor. Kendisi bugün, popüler kültürün öğelerinden de yararlanarak, kitapları, televizyondaki programı ve Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesiyle, okurlarıyla buluşuyor.
Emre Kongar’ın siyasete girme konusunda da, tam gönüllü bir şekilde olmasa da, bazı girişimleri oluyor. Bilim adamı kimliği, onun için önceliklerin en başında. Nitekim 1997 yılında üniversiteye geri dönüyor.
Emre Kongar, vermiş olduğu söyleşide ayrıca “zamanın önemini” vurguluyor, zamana sahip çıkıyor. Güzel olaylarda saatine bakıp, her dakikanın hakkını vermeye çalışıyor. Böyle zamanlar yaklaşırken olayı önce hayal ediyor, sonra yaşıyor ve ardından anılarında yaşatıyor.
“Demokrasi” kelimesi Emre Kongar’a, “Türkiye’de bir türlü yerleştiremediğimiz bir rejim. İktidarların ‘çoğunluk diktatörlüğü’ olarak çarpıttığı bir kavram” cümlelerini çağrıştırıyor. O ise bu kavramın ülkemizde yerleşmesi için, var gücüyle çalışmaya devam ediyor...