“Feel Like A Star” reklam filminde oynayan Kevin Costner’in yüzünde hoş bir tebessüm vardı Oysa, onun yerine THY hisselerine yatırım yapmış birini gösterselerdi, bu şirkete ortak olmanın kahkahalarla dolu keyifli bir yolculuk olduğunu çok daha net bir şekilde dile getirebilirlerdi.
Türk Hava Yolları hisseleri 2009 senesinde dolar bazında % 500’den fazla artış gösterdi.
“Feel Like A Star” temalı reklam filminde oynayan Kevin Costner’in yüzünde hoş bir tebessüm vardı (Aldığı dolgun ücretten de olabilir tabii). Oysa, onun yerine THY hisselerine yatırım yapmış birini gösterselerdi, bu şirkete ortak olmanın kahkahalarla dolu keyifli bir yolculuk olduğunu çok daha net bir şekilde dile getirebilirlerdi.
Böylesi bir kriz yılında, nasıl oldu da THY yatırımcılarını böylesine sevindirebildi?
Avrupa’daki yolcu talebinin % 5,5 azaldığı bir yılda, THY yatırımlarına devam etmiş, uçak sayısını ve hizmet noktalarını arttırmış, bir önceki döneme göre % 11 daha fazla yolcu taşımış ve üstüne üstelik te karlılığını da arttırmış olması gerçekten büyük başarı. THY, 2009 senesinde Avrupa’daki en hızlı büyüyen havayolu oldu.
Biraz geriden gelerek baktığımızda, bu günkü neticelerin THY yönetiminin son yıllarda bilinçli bir şekilde izlediği büyüme ve yatırım politikasının sonuçları olduğunu görmekteyiz.
THY, pratik olarak son beş senede ikiye katlamış: 2003 yılında 10,800 koltuk kapasitesi varken, bu sayı 2009’un Eylül ayında 22,500’in üzerine çıkmış. Uçak sayısı 2000’lerin başında 50-60 iken şimdi 130’dan fazla. 2010 senesinde on adet, 2011 senesinde on bir adet yeni uçak teslim alacak olan THY’nin, 2023 senesine kadar filosuna katmayı hedeflediği uçak sayısı tam 105 adet. Sipariş verilen uçakların önümüzdeki yıllarda teslim edilmesiyle birlikte çok yakında THY Avrupa’nın en büyük 3 ya da 4 havayolundan biri olacak. (Hali hazırda, Lufthansa’nın 641, Air France-KLM’in 534, British Airways’in ise 245 uçağı var).
THY ve bağlı ortaklıkları 2008 senesinde 3,2 milyar euro gelir elde etmiş. Bu gelirin % 87’si bilet satışından gelirken, kalanını ise kargo, charter vs. gibi hizmetler oluşturmakta. Sanılanın aksine, dış hatlar hem gelirin hem karın ¾’ünden fazlasını temin ediyor.
Dış hat yolcularının 2/3’ü Avrupa hatlarında seyahat ediyor. THY Türkiye uçuşlarında yabancı rakiplerini ciddi bir şekilde sıkıştırıyor: 2008’de THY’nin dış hat uçuşlarındaki pazar payı % 47’nin üzerinde iken, bu senenin ilk dokuz ayında bu pay % 59’a çıkmış. İç hatlarda ise, özel havayolu şirketlerinin hızla büyümesine rağmen, aslan payı halen % 67 ile THY’nin.
Hali hazırda, THY Avrupa’daki tüm havayolları arasında en fazla yolcu taşıyan 4. sırada yer alıyor. Yolcu adedi 2005 senesinde 14,1 milyondan 2008 senesinde 22,6 milyona çıkmış. Son senelerde dış hat yolcu sayısı biraz daha hızlı artıyor olmakla beraber, taşınan yolcunun takriben yarısı iç hat, yarısı dış hatlarda seyahat ediyor. Buna mukabil, Air France KLM senede 75 milyon yolcu, Lufthansa ise senede 70,5 milyon yolcu taşıyor.
THY’nin bir de transit yolcu stratejisi var: 2005 senesinden bu yana Türkiye üzerinden aktarmalı transit taşıdığı yolcu sayısı her sene % 30-40 arası artış gösteriyor. 2009 senesinde bu şekilde iki milyon yolcu kapmış olacak THY diğer havayollarından.
Hali hazırdaki yönetim, işin ehli. Şirketin son zamanlardaki performans göstergeleri, karlılık, personel başına taşınan yolcu sayısı, uçulan kilometre başına sarf edilen işletme giderleri ve filosunun gençliği bakımından, Avrupa’daki en iyiler arasında.
Hatırlanacaktır, belki 7 – 8 sene önce, 10 bin personel ile sadece 50 kadar uçağı olan THY’nin batacağı konuşuluyordu. O zamanlar Swissair’in THY’yi satın almasının iyi bir fikir olabileceğine inananların sayısı küçümsenmeyecek kadar fazla idi. İyi ki böyle birşey olmadı. Olsa idi, belki Swissair batmayacaktı. Ama daha önemlisi, THY’nin Türkiye’nin ekonomik açılımına katkısı bu kadar fazla olamayacaktı.
Türk Hava Yolları, üç saatlik uçuş menzilinde 50 ülkeye sefer düzenliyor. Hizmet verilen 119 dış hat ve 37 iç hat noktasına, her sene yeni ilaveler yapılıyor. Belki ilk başta bu yeni eklenen seferler ekonomik olmuyor, zarar ettirebiliyor. Ama o seferler sayesinde iş adamları için yepyeni iş imkânları yaratılıyor ve ülke toplamında bakıldığında işin zarar değil aslında kar olduğu ortaya çıkıyor.
Bugün Türk müteahhitleri Ortadoğu’dan, Kafkaslar’a, Rusya’dan, Doğu Avrupa’ya ve Kuzey Afrika’ya uzanan bir yelpazede iş yapmaktalar. Libya ve Irak’tan yepyeni iş imkânları oluk oluk geliyor. İstanbul ve Antalya havaalanlarından, her sene rekor sayıda yolcu geçiyor. Türk Havayolları’nın ülkemizin ekonomik kalkınmasına yapmakta olduğu katkıyı daha yeni anlayabiliyoruz.
THY’nin büyüyerek güçlenmesi ve Türkiye’yi Doğu ile Batı arasındaki bağlantı noktası haline getirmesinin meyvelerini uzun yıllar yiyeceğiz. Bu bakımdan, THY’nin dünya ortalamasından hızlı büyüyen Asya ve Afrika pazarlarından daha fazla pay almayı hedeflemesini ve Emirates gibi oyuncuların ensesinde solumasını bekliyorum.
Ayrıca, ikram hizmetlerinde Do & Co ile yapılan ortaklıkla, motor bakım hizmetlerinde Pratt & Whitney ile yapılan ortaklıkla ikram ve teknik hizmet konularında çok önemli gelişmeler beklenmelidir.
Ayda en az 3-4 kez uçağa binen biri olarak, THY’nin bu performansında çok katkımın olduğunu hep bilirdim. Ama bu yazıyı yazdıktan sonra, koltuk aralarının mesafesiyle uğraşmak yerine, neden şirketin hisse senedine yatırım yapmayı düşünemedim diye hayıflan-maktayım. Borsalarda böyle güzel bir başarı hikâyesi az bulunur. Bakarken görmeyi öğrenmek gerektiğini bir kez daha anlamış oldum...