Mobese ile Taksim’e

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
24 Mart 2010 Çarşamba

Geçen gün, akşam üzeri 18:30 civarı Teşvikiye’den Taksim’e gidecektim. Atiye Sokak’ta her zaman sıra sıra bekleyen minibüslerden eser yok. Mecburen taksiye bindim. Şoför orta yaş üzeri efendiden bir bey. Dolmabahçe’de trafik duruyor. ‘Akşamın bu saatinde de yorgun oluyor insan’ diyor şoför. Kendimi neredeyse suçlu hissediyorum. İster istemez sohbete kısa yanıtlar vererek katılıyorum.

Arabada‘mobese’var. Şoför bununla gurur duyuyor. ‘Yalnız yol bulmaya yardımcı değil, aynı zamanda güvenliğimiz için de geçerli. Bir olay olduğunda hemen karakola bağlanıyorsun’. Bu arada arabaya monte edilmiş ‘mobese’ nin küçük ekranında bulunduğumuz yörenin planı görülüyor. Yol bulmamaya imkân yok. ‘Gerçi’ diyor sürücü, ‘müşterilerin pek lehine değil. Yolu uzatarak gösteriyor. Dün Bakırköy tarafına gidecektim. Sahil yolu şeridi yerine içerden ara sokakları izleyerek yön verdi. Gene de olağanüstü bir buluş.’ Maliyetini sordum. ‘Pahalı tabi, 500 lira. Ama ben bir bedel ödemedim. Bir yıl süresince aynı yerden benzin alınca parasız veriyorlar. Anlaşmalı oldukları kuruluşlar var.’

- Bu teknoloji hangi ülkenin biliyor musunuz?

- Bilmiyorum.

- İsrail’in. Yaa. Polisler biraz surat ediyor. Almış bulunduk işte. Bir de Türk malı ürettiler: mobes.

- O daha mı iyi?

- Yok canım. İsrailliler en üstün teknolojiyi kullanıyorlar. Hoşumuza gitse de gitmese de kabul etmek gerekir.

Bu sohbet Dolmabahçe’den Gümüşsuyu’na giden yol boyunca sürdü. Neyse ki, trafik akmağa başladı ve başka konu açılmadan Taksim’de indim.

***

Ağaçların pembe-beyaz çiçekler açtığı sıcak bahar havasının doğaya yansıdığı güzel bir Pazar günü soluduk İstanbul’da.

Aynı gün bir sergi açılışına davetliydim. İnsanların açık havada olmayı yeğledikleri böylesi bir günde söz konusu etkinliğe katılım ne olur, diye düşünmedim değil. Salona girip kalabalığı gördüğümde gerçekten sevindim. Resim sergisinin açılışı yapılmadan fotoğrafları inceleme şansını elde ettim. Siyah beyaz fotoğraflar her zaman daha etkilidir. Üç duvara yayılmış toplumumuzdan 65 yaş üstü birçok kişinin portresi bize adeta gülümseyerek bakıyordu. ‘Aa, Lili Barokas, bale öğretmenim’ veya ‘işte Albukrekler- Nimet ve Viktor Albukrek, ne kadar güzel çıkmışlar.’ Sergiyi gezenlerin sesli yorumları olaya ayrı bir hoşluk katıyordu. Orta yaş üstü fotoğraflardan oluşan bu serginin bende yarattığı izlenim: aydınlık, ışık ve güven duyguları oldu.

Fotoğraf sergisi son derece başarılı bir proje. Ester Sason bu projeyi dile getiren genç bir Golden Age üyesi.  Fotoğrafları çekenler ise yine aynı kurumdan Lori Sason ile Tuna Mizrahi. Gerçekten takdire değer bir iş çıkardılar. Resimleri çekilen herkes o gün oradaydı. Sanatsal değerlerinin yanı sıra, insanların kendilerini izlemeleri ve verdikleri tepkiler görülmeye değerdi.

Başkan Meri Maya, konuklara yönelik yaptığı konuşmasının ardından projede emeği geçenlere, kurumun ilk başkanlığını üstlenen Mois Kohen’e ve Golden Age’in fikir babası Onursal Başkan Bensiyon Pinto’ya birer anı plaketi sunuldu. En güzeli ise Bensiyon Pinto’ya teşekkür amaçlı ‘bir öğrencinin eğitimine katkı’ plaketinin, kurucu üyelerden eşi Eti Pinto’nun takdim etmesiydi.

Dışarıda hava güzeldi; içerdeki hava da en az dışarısı kadar güzeldi.

***

Pesah yaklaşıyor. Ön hazırlıklar başladı. Pırasa, ıspanak börekleri buzluktaki yerlerini aldılar. İyi birer Şalom okuru olanlar matsayı ilk günden, büyük poşetlerde eve taşıdılar. Her sene yapılan Agada misali, bu sene de aynı kek tarifleri yeniden veriliyor. Yorucu olmasına rağmen bu tatlı telaş herkesin hoşuna gidiyor.

Hepinize mutlu bir bayram dilerim.