Kabul etmek gerekir ki, bazı mevsimler diğerlerinden daha neşeli. Bahar çok neşeli bir mevsim, tabii ki hayatın negatif bir döneminden geçenler için bu baharı da Salvador Dalí’nin Baharın ilk günleri adlı eserindeki gibi gri görmek mümkün. İlkbahara Botticelli’nin fırçasından bakmak daha güzel –en sağdaki ölüm meleğini bir an unutursak-, Primavera adlı eserinde doğanın en verimli mevsimi olan ilkbaharı farkına varan, Aşk Tanrısının okunu fırlattığı, dansların edildiği, çiçeklerin saçıldığı bir mevsim. Bu güzel mevsimi tamamlayan bir başka unsur ise her ülkede ve dinde kutlanılan bayramlar; Bahar bayramı, Paskalya bayramı, Hamursuz bayramı gibi…
***
Pesah bayramı dini anlamının yanı sıra, çoğumuz için güzel yemekler ve geniş ailenin bir araya toplanması anlamına gelse de, her sene Pesah yaklaştığında benim aklıma Amerika’da geçirdiğim öğrencilik yıllarım gelir. Öğrencilik yıllarında bir bayram için evini açmak cesaret işidir; 6 kişi için planlanan bir bayram yemeği ilk davet telefonu açılmasının ardından 15 dakika geçmeden kendini 15 kişilik bir davete dönüştürebilir. Öğrencilik yıllarımda kabak, anneleri Tunuslu, babaları Kolombiyalı olan üç kardeş olan komşularımın başına patlardı hep.
***
“Evden uzak ev” lafını hissetmemi sağlayan Kolombiyalı komşular neredeyse üç yıl boyunca sadece beni ve benim üniversitemdeki Türkleri değil, öğrenci şehri olan Boston’un çeşitli üniversitelerindeki Türk arkadaşlarımı da kollayıp, neredeyse her bayram evlerinde misafir ettiler. Bugün, otuzlu yaşlarda düşününce yirmi yaşın altındaki üç kardeşin on küsur kişiye yirmi çeşit yemek yapmaları ve bunu senelerce istekle devam ettirmeleri çok etkileyici. Misafirperverliklerinin, ailelerimizin sofrasındaki lezzetleri aratmayacak yemek çeşitlerinin ve her bayram en az on kişilik sofra hazırlama becerilerinin, Tunuslu annelerinden onlara kalan güzel bir miras olduğunu düşünüyorum. Genelde Kolombiyalı, Meksikalı, Kosta Rikalı ve Türk öğrencilerden oluşan bayram masalarını, on üç sene sonra bugün bile unutmak mümkün değil…
***
Pesah nostaljilerini anlatmaya sayfalar yetmez aslında; Meksikalı bir arkadaşımızın evinde kutladığı, tüm yemeklerin tatlı olup, tüm Türklerin aç kaldığı yemekten, bir Pesah yemeği öncesi bilmediğimiz küçük bir sinagogu bulmaya çalıştığımız ve kendimizi Boston’un ücra sokaklarında bulduğumuz geceye kadar, yıllar yüze gülücük konduran anılarla dolu.
Bahar ve bayram rehavetine kapılmadan önce, Mayıs ayında çıkacak Şalomist Dergisi’nin yeni sayısı için de kolları sıvamaya başladık. Şalomist’in yeni sayısı da cesur konuları, eski ve yeni yazarları ile daha zengin bir formatta yakında sizlerle buluşacak.
***
Hepinizin Hamursuz Bayramını kutlar, ailenizle de, evden uzaktaki ailenizle de geçiriyorsanız bayramınızın çok keyifli geçmesini dilerim…