Hedef tespiti

Hasan GÜLEŞÇİ Köşe Yazısı
14 Nisan 2010 Çarşamba

Yöneticilik hayatımda çok önem verdiğim konulardan biri ‘hedef tespiti’ ve tespit edilen hedefi çalışma arkadaşlarımla ‘paylaşma’ olmuştur.

Yönettiğiniz kurumun geleceğinin inşasından sorumlu iseniz, kurumun gelecekteki konumunu, kaba hatları ile dahi olsa, şekillendirmeden; o konumu hedeflemeden ve sizi o hedefe ulaştırabilecek yolları analiz edip değerlendirmeden bir yere gitmeniz mümkün olamaz. Mümkün olsa dahi, varacağınız konum sizin ulaşmayı istediğiniz konum olmaz.

Hedef konusu açıldıkça dostlarımla paylaştığım bir deyiş var: ‘‘Eğer gitmek istediğiniz limanı bilmiyorsanız, rüzgârın hangi yönden estiğinin önemi yoktur’’ . 

Kurum yöneticisi ekibine hedef kazandıran kişidir. Eğer tüm ekibin paylaştığı bir gelecek hedefi veya bir kurumsal ortak amaç oluşturabiliyorsa, bu o kurumun kurumsallaşma gücünü gösterir.

Bu yazımda hedef tespitinin önemini vurgulamak için biri kurumsal diğeri de kişisel hedef tespitiyle ilgili iki örneği sizlerle paylaşmak istedim:

Geçmişte Genel Koordinatör olarak görev yaptığım Sabancı Topluluğu’nda Yönetim Kurulu Başkanımız merhum Sakıp Bey’le her yılın başında bir araya gelir, onun tabiriyle geçmiş yılın bir ‘muhasebesini’ yapar; başlayan yılda neler yapabileceğimizi konuşurduk. Bu şirket yönetimlerince holdingde sunulan yıllık bütçelerin ötesinde ve üzerinde bir görüşme olurdu.

1992 yılı başında da böyle bir görüşme yapmış ve Sakıp Bey, “Hasan Bey bir düşün bakalım, daha neler yapabiliriz?” demişti. O’nun sorusuna akıllı ve pratik bir cevap ararken aklıma bir ‘beyin fırtınası’ toplantısı yapmak geldi.

O dönemde Topluluk bir ‘filo’ya benziyordu. Amiral gemisinde Sakıp Bey vardı. Filonun diğer sancak gemilerinin her birinde birer Sabancı kardeş vardı. Ve bu sancak gemileri zaman zaman kendi rotalarına göre hareket edebiliyordu. Organize etmeyi düşündüğüm  ‘beyin fırtınası’ toplantısı sonunda belki Topluluk için ‘ortak bir rota’ çizilebildik.

‘Beyin fırtınası’ fikrim beğenildi. Daha sonra ‘beyin fırtınası’ toplantıları için özel bir metodoloji geliştiren o vakitler Bilkent İşletme Fakültesi’nde doçent olan Dr. Oğuz Baburoğlu ile tanıştık ve bizim ‘beyin fırtınası’ onun ise ‘arama konferansı’ adını verdiği bu ilk toplantıyı 1992 yılı sonbaharında Antalya’da yaptık. 

Kendi sektörlerinde ülke ve dünya trendlerini bilen, stratejik düşünebilen Topluluk yöneticileriyle iki gün ‘daha neler yapılabilir’i tartıştık.

Toplantı sonunda oluşan ortak akıl, ‘Topluluğumuzun sağlıklı ve başarılı gelişimini sürdürebilmesi için ileride faaliyette bulunacağımız sektörler ve globalleşme’ olmuştu.

Topluluğun geleceğinin tasarımı için ilk adımı atmıştık. Bir ‘hedef’  tespit edilmese bile ileride tespit edilecek hedefler için bir temel oluşturulmuştu...

Başkan yazdığı notları İstanbul’a döndükten sonra yaptığımız Yönetim Kurulu’nda kardeşlerine okudu ve Mersin’de yapılacak ikinci arama konferansına katılmalarını istedi.

1994 yılında Mersin’de yaptığımız ikinci ‘arama konferansı’nda, Topluluğun geleceği,  sektörel gelişmeler, ülke ve dünya trendleri üzerindeki tartışmalar sırasında  “Peki tüm bu işleri hangi insan kaynağıyla yapacağız?” sorusu gündeme geldi. Ve sonuçta ‘Şu insan kaynağımıza bir bakalım, gerekirse bir yabancı danışmanın yardım ve katkılarından da yararlanalım’ isteği ortaya çıktı.  

Zaman zaman hedefler ile istekler karıştırılabilir. Ancak, her istek bir hedef değildir. ‘Şu insan kaynağımıza bir bakalım, gerekirse bir yabancı danışmanın yardım ve katkılarından da yararlanalım’ da bir istek idi. Bu arzunun hedefe dönüşmesi için ortaya bir eylem konulması gerekiyordu.

İstanbul’a dönünce hemen McKinsey Danışmanlık firmasıyla bir sözleşme imzalayarak çalışmaları başlattık.

Topluluk için hayati öneme sahip hedef, strateji ve aksiyonların belirlendiği bir süreç yaşandı.

Topluluğunun bugünkü organizasyonu ve kurumsal yapısı, konglamerat yapıdan az sayıda fakat gelişme potansiyeli yüksek sektörlerde odaklaşmaya geçiş; globalleşme; ‘Yetenek Havuzu’ (yetenekli yeni mezunları alıp özel eğitimlerle geleceğin yöneticilerini yetiştirmek), SALT (Lider Takımı Programı) gibi insan kaynakları programları bu arama konferanslarında belirlenen hedeflerin gerçekleşmesi neticesinde ortaya çıktı.

Doğru hedef tespiti kişiler için de önemli. İkinci örnek yakın bir aile dostumuzun oğluyla ilgili. Çok küçüklüğünden beri tanırım. Zaman zaman de beni ziyaret eder sohbet ederiz. Aile iyi eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar. 

İstanbul’daki özel bir liseyi bitirdikten sonra ABD’de, klasmanda ilk beşe giren bir üniversitede ekonomi alanında lisans eğitimini tamamlayıp yurda dönmüştü. Beni ziyaretinde ‘ne yapmak istediğini’ sorduğumda “Bir yıl dünyayı tanıyıp ondan sonra bakacağım” demişti. Benim jenerasyonumun pek alışık olmadığı bu duruma ‘dünyayı tanımak insanı olgunlaştırır ve geleceği için daha isabetli hedefler koyabilir’ düşüncesiyle pozitif yaklaşmıştım.

Dünyayı dolaştı geldi. Beni son ziyaretinde hâlâ ‘nasıl bir iş hayatı istediğini bilme’ konusunda tereddütleri olduğunu üzülerek gördüm. Ve bir kez daha ‘hedef tespiti’ ve ‘o hedefi yakalayabilme’ konusunda gösterilecek gayretlerin zihinsel ve yaşamsal dağınıklığını gidermede, iş yaşamında önüne çıkabilecek fırsatları görebilme ve değerlendirebilmedeki anlam ve önemine bir kez daha şahit oldum.

HASAN GÜLEŞÇİ kimdir?

Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji’nde, yüksek öğrenimini ise İngiltere Manchester’da tekstil makineleri üzerine yapan Hasan Güleşçi yurda dönüşünde Adana Bossa’da görev almaya başladı. Zaman içinde Kordsa Kord Bezi San. ve Tic. A.Ş. ve Lassa Lastik San. ve Tic. A.Ş.’de önemli pozisyonlarda yer alan Güleşçi, 1985 yılında H.Ö. Sabancı Holding A.Ş. Genel Koordinatörlüğüne atandı. 2000 yılına kadar bu görevi başarıyla sürdüren Güleşçi tecrübelerini verdiği danışmanlık hizmeti ile paylaşıyor.