Acaba Michael Jackson hayatı ile ilgili ne söylerdi?

Köşe Yazısı
15 Temmuz 2009 Çarşamba

Tana ESKİNAZİ ALALU


Pop kralı, şarkıcı, müzisyen, besteci, söz yazarı, pop yıldızı, yapımcı, düzenlemeci ve dansçı  ‘Yaşayan Efsane’ Michael Jackson’ı kaybettik. Vefatını duyduğum zaman ne hissettiğimi bilemedim. En çok aklımda kalan basında çıkan çocuk istismarı davaları, estetik ameliyatları, vücut rengini açmak için uğraşmasıydı. Bu düşüncelerim o kadar yoğundu ki, iyi taraflarını bir türlü hatırlayamadım. İşin komiği bunların ne kadar doğru olduğunu da bilmiyordum. Acaba yaptıysa onu tetikleyen neydi? Tabii ki, merak eden tarafım durmadı ve bir tarafı efsane, diğer tarafı zarar veren gibi duran bu adamı tekrar gözden geçirmeye karar verdim. Hayat hikâyesini okudum, araştırma yaptım, CNN’de yayınlanan cenaze  törenini izledim. Gerçekten bir dahi olabileceğine kanaat getirdim.

Hikâyesi ve Yaratıcılığı: Müziğe çok meraklı bir fabrika işçisinin dokuz çocuğundan yedincisi.11 yaşında babasının teşviki ile müzik hayatına atılıyor. Kardeşleri ile başlayan profesyonel hayatına, tek başına müziğini ve dansını harmanlayarak özgün bir tarz çıkararak devam ediyor.İnanılmaz bir kulağı ve müzik hafızası var. Müziğin tüm titreşimlerini vücudunda hissediyor ve yaratıcılığı tetiklendiğinde hafızasından çıkarıp kullanıyor. Aklında kalan sesleri teybe kaydedip nadasa bırakıyor ve sonra bunların etrafında muhteşem ürünler ortaya çıkarıyor. Birçok ritimleri harmanlıyor.

Cenazesinde onunla ilgili kullanılan sıfatlar söyle idi: çok çalışkan, mükemmeliyetçi, detaycı, öğrenmeye doymayan, kendini aşmaya çalışan, cesur, enerjik, tutkulu, sınırları aşmaya çalışan, özel, kendini bir kişilik değil bir kişi olarak var eden, hassas, naif, dahi, kırılgan, karizmatik, insancıl ve hayalperest. Tanrı’nın ona verdiği yeteneği aldı, çok çalıştı, hayalinin peşinden gitti ve hayatını muhteşem bir hikâyeye dönüştürdü. 

Ödülleri saymakla bitmiyor: Sayısız American Music Awards, sayısız Grammy ödülleri aldı. İlk video görüntüleme çıkaran zenci şarkıcı oldu. Beyazların baskın olduğu bir dünyaya Afro Amerikan varlığını kabul ettirdi. E.T.’filminin orijinal soundtrack’ini yarattı; Moonwalk albümünde‘de gençlere özgü dans koreografisi ile gençlere dans kaynağı oldu. Bir gecede en çok Grammy ödülü alan sanatçı ve pop, rock, soul müziğinin idolü seçildi. 35. Grammy ödüllerinde Yaşayan Efsane ve Yılın Hümanisti (Yılın İnsancıl kişisi) ödülünü aldı.  Scream albumü ile MTV Video Awards (ödülünü) aldı. Aynı zamanda bu albümde antisemit sözlerle Yahudi toplumunun tepkisini üzerine çekti ve sonra da sözleri yeniden düzenledi. (Sözlerin değiştirilmeden evvelki halini bulamadım, ama şarkının şu şimdiki sözlerinin anafikri ‘bana baskı yapmayın’ idi).

Etkileyici sosyal sorumluluk projeleri için gelirlerini alkollü araba kullanmaya karşı oluşturulan basın yayında yürütülen kampanyaya, çocukların daha iyi ve eşit yaşam şartlara sahip olabilmesine, Afro Amerikan toplumuna ve o toplumun okullarına, Afrika’nın kalkınması için bağışladı.

Şarkı sözleri arasında dünyayı birleştirici ve insanları yardıma çağıran konuları dikkatimi çekiyor. (“You are not alone”; “We are the world”; “Heal the World”; “Earth Song” gibi parçalar tüylerimi ürpertiyor. *) 

1980’lerde vitiligo diye bir hastalığına yakalandı. Vitiligo, normal deri görünümünde, pigment kaybı nedeniyle düzensiz beyaz alanların bulunduğu bir deri durumu. Bunun Michel Jackson’ın deri renginin değiştirmesine bir sebep olabileceğini düşünüyorum. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren sanki ruhunda bir yorulma olmaya başlamış. 90’ların sonları ve 2000’lere doğru çocuk istismarı davaları, din değiştirmesi, aşırı kilo kaybetmesi, stres, zararlı alışkanlıklar, eski eşiyle velayet davası, bir taraftan iyilik yapmak isterken diğer taraftan fırtınalı bir ruh halinden geçtiğini hissettiriyor.

Şimdi konumuza gelelim; inanılmaz yetenekli müthiş bir yıldız geldi geçti. Hayatında çok büyük başarılara imzaattı. Cesareti ile yeni kapılar açtı, birçok ilke imza attı. İnsanlara ilham kaynağı oldu. Savaşçı, duygusal, hassas ve kimi zaman da içe kapanık bu kişiliğin şarkıları sözlerinden idealist bir yanı olduğunu da görebiliyoruz. Bir tarafı kendini insanlığa adamışken öbür tarafı onun da hepimiz gibi kırılgan, kendisini bile ürküten, kendinden onay alamadığı bir tarafı olduğunu gösteriyoruz. Hayatını uçlarda, tutkularıyla yaşan bu adama sormak isterdim: Nasıl başardın? Nasıl yarattın? Nasıl cesaret ettin? Ne oldu da bir dolu estetik ameliyat ve kan değişimi kararını aldın? ‘We are the world’, ‘You are not alone’ şarkılarını söylerken ne hissettin? Hayatının amacına ulaştın mı? İnsanlara dokunduğunu hissetin mi? Ününün zirvesindeyken gölgen seni nasıl tehdit etti? Korkuların seni nasıl sabote etti? Hayatına baksan ve ona 1 en düşük, 10 en yüksek olmak üzere puan versen,  hayatına kaç verirdin? Neyi değiştirmek isterdin? İlk adımın ne olurdu?

O da bir insan, müzik beyni çok gelişmiş bir organizma…Çok güzel şeyler yarattı, iyi ve örnek bir insan olmayı da çok istedi…

Heal The World / Dünyayı İyileştir

Make it a better place / Daha iyi bir yer yap

For you and for me / Senin ve benim için

And the entire human race / Ve geri kalan tüm 

insanlık için