Facebook’da üç kısmı çok severim; Teksas Hold’em Poker, Amerika’daki okuldan dünyanın dört bir yanına dağılmış üniversite arkadaşlarımın beni bulması ve insanların “status”lerini okumak. Status, yani şu anda insanların ne yaptığını okumak, gerçekten hoşuma gider; şu anda Amerika’da mı, Büyükada’da mı oldukları, tatilde mi işte mi oldukları, hangi filmi beğenip hangi konsere gittikleri, kimlerle nerelerde oldukları…
Status kısmını güncellemeyi sevmeyenler, güncelleyenlerle genelde dalga geçer. “İnsanların işi gücü yok, durmadan status’ünü yeniliyor” gibisinden yorumlar yapılır. Ben status güncellemenin işsizlikten yapılan bir hareket olduğuna katılmıyorum. Ben de –yazı yazmayı sevdiğimden olsa gerek- her gün olmasa da güncellemeyi severim. İlginç bir yere gittiğimde veya sevdiğim arkadaşlarımla keyifli bir gün geçirdiğimde… Kabul edelim ki, hepimizin için gizli bir dedikoducu var! Statusleri en çok okuyanların da, onları en sık eleştirenler olduğuna eminim.
***
Michael Jackson’ın 25 Haziran günü elli yaşında aniden vefat etmesinden sonra arkadaş listemdeki statusler birbirinin aynı olmaya başladı. Son iki haftanın en sık rastlanan yorumları şöyle:
- RIP MJ! (Rahat uyu Michael Jackson anlamına geliyor.)
- Michael Jackson’sız bir dünya düşünemiyorum!
- Elveda Pop’un Kralı!
- Şu anda CNN’den MJ’in anma törenini izliyorum.
***
Neler oluyor? Arkadaşlarımın çoğu ne zaman bu kadar MJ hayranı oldu?
Michael Jackson’un Pop Müzik’inin kralı olduğu, danslarının, şarkılarının, senelerden beri açılan ten renginin, evliliklerinin, boşanmalarının, hatta çocuklarına verdiği isimlerin (Paris, Prince Michael I ve Prince Michael II) bile bir efsane olduğu şüphesiz.
Çocuk tacizi suçlamalarına maruz kaldığında MJ’den baya soğuduğumu itiraf ediyorum. Para avcısı bir annenin kurbanı olup olmadığından hiçbir zaman emin olamasam da, “Şüpheden sanık istifade eder” ilkesinden yola çıkarak, Michael Jackson’ı eski haliyle hatırlamak istiyorum.
Ergenlik dönemine geçerken hatırladığım Moon Walk zamanıyla, ilk satın aldığım kasetlerden biri olan Billy Jean zamanıyla…
1993’de MJ İstanbul’a geldiğinde, benim üniversite için Amerika’ya gidip konseri kaçırdığıma üzüldüğüm zamanlarıyla…
***
Bizi hayatımızın çeşitli fragmanlarına götürebilecek kadar başarılı bir müziğe imza atan sanatçı azdır. Yine de onu yıllardır fazla dinlemiyorsak, çoğumuzun i-pod’unda bir şarkısı bile yer almıyorsa ve eski kasetler-herkesin eski kasetleri gibi çöpü boyladıysa- “MJ’siz bir dünya düşünemiyorum” demek, ne kadar gerçekçidir, tartışılır.
***
Bu hafta Milli Takımımız, ülkemizi Macabiyat Oyunları’nda temsil etmek için İsrail’e gitti. Futsal, basket ve tenis branşlarında Türkiye’yi temsil etmek için çeşitli ülkelerle yarışacaklar. Basket için ABD’yi, futsal için de Brezilya’yı çektiğimizi duydum. Bu şanslarına gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. Kolay gelsin demekten başka yapacak bir şey yok. Yine de ülkemizi en iyi şekilde temsil edecekleri için gurur duyuyor, onlara Macabiyat Oyunları’nda başarılar diliyorum.
Yolunuz açık olsun…