Gelişmiş bir ülkede evli adamın teki, çocuğu olmamasına rağmen süpermarketten bebek bezi almış. Kredi kartı bilgilerini ve süpermarket satış detaylarını bilgisayara yükleyen pazar araştırma bir şirketinin market aracılığı ile adama, “çocuk bezini daha da ucuza almak için şunu, bunu yapın” diye gönderdiği mesajı adamın eşi görünce, kıyamet kopmuş ve adam metresinden bir çocuğu olduğunu itiraf etmiş.
Hikâyenin gerisi mühim değil…
***
George Orwell büyük bir yazardır. Öyle büyük bir yazardır ki, 1948’de yazdığı “1984” adlı meşhur eserinde aslında, komünizm ve faşizmin tek tip insan yetiştirmeyi amaçlayan büyük gözetim toplum düzenini eleştirirken, dünyadaki her bireyi müthiş bir gözetim altına alan teknoloji ve modernitenin devasa gücüne de sıkı bir gönderme yapmış olabilir pekâlâ da!
“1984”de dünyadaki her vatandaş “Büyük Birader” tarafından sürekli gözetlenmektedir. Her bireyin özel yaşamı – buna ‘özel yaşam’ denirse- müthiş bir kontrol altındadır.Birey farklı bir mecraya sürüklendiği zaman Büyük Birader tarafından hemen uyarılır. Birey önemli değil, düzenin sürekliliğidir esas olan. Düzenin sloganı ise, “ özgürlük köleliktir” dir…
Bugün metresine çocuk bezi satın alan adamı yakalayan da benzer bir “Büyük Birader” değil midir?
***
Şimdi hayatımıza 3G girdi. Hani G deyince,hemen aklımıza gelen, kadınların haz aldıkları iddia edilen G noktaları gibi “ özgür” insana yeni ufuklar, yeni zevkler yol açan teknoloji harikası bir sistem hayatımızda. Çocuklar gibi şen hissediyoruz kendimizi. Bilgiye ulaşmak eskisinden daha kolay ve daha süratli artık.
Türkiye, kitap okuma oranlarında dünyanın en geri ülkelerinden biriymiş. Olsun, 3G bizle beraber.
Bir Japon yılda ortalama 25 kitap, İsviçreli 10, Fransız ise 7 kitap okurken bir Türk ancak on yılda 1 kitap okuyormuş! Lakin 3G’ye geçtik. Teknolojik mucizelerin bizim bu uçurumu kapatacağını sanıyoruz.
İnşallah!...
3G’nin bilgiye ulaşma özelliğini çok kullanmasak da, 3 kere daha hızlı gözetim anlamında birbirimizi daha çok gözetleyeceğiz, nerede ve ne durumda olursak olalım!
Bugüne kadar tüketim profilimiz, eğlence ve harcama alışkanlıklarımız kredi kartı bilgileriyle “Büyük Birader” tarafından izleniyordu, not alınıyordu. Yetmedi, Biraderimiz dünyanın hangi noktasında nefes aldığımızı da öğrendi yeni teknolojiler sayesinde. Yine yetmedi, bugün mahremiyetimizin son kalesini de ele geçirdiler. Nerede olduğumuzun canlı görüntüsüne ulaştılar.
Elveda ey özgürlük…
Artık beyaz yalanlara bile yer yok bu hayatta.
Metresimizin olduğunu teknoloji sayesinde yakalamışlardı zaten. Ondan vazgeçtik, bari yalnızlığımızla bizi baş başa bıraksalardı…
Yok, hayır; her şeyimizi, herkesle ama ilkönce Büyük Biraderler ile paylaşma zamanıdır artık.
Sonra gelsin baskılar, gelsin zorlamalar, gelsin sürüye uyma hayat mecburiyetleri, gelsin bireysel tükenişler.
“Özel hayat, baskılardan uzak, dokunulmazlığı olan yaşamsal alandır” diyenlere geçmiş olsun!
Sürüden ayrılma, hatta teşebbüs etme dönemi bitmiştir muht
Gözetim ve denetim altında başkalaşan tek tip insan dönemi başlamıştır artık.
Zira modern bir köleyiz artık.
Nietzsche’nin “büyük politika”sı,- grosse politik- sürü içgüdüsünü yenmiş, kendi kendinin efendisi olabilen bireylerin olduğu bir toplum yapısını öngörmüştü.
Nietzsche de yenildi nitekim.
Elveda ey özgürlük…
***
Teknoloji, hayatımızı kolaylaştırırken, hayatı daha verimli ve konforlu hale getirirken karşılığında özgürlüğümüzü almıştır bizden.
Karl Marx, “dünyanın bütün işçileri birleşin” demişti. Tutmamıştı.
Bugün, “dünyanın bütün modern köleleri birleşin” desek tutar mı?