Gün yok ki dünyanın bir köşesinden katliam veya terör eylemlerinde yaşamını yitiren kurbanların haberleri gelmesin. Irkçı saldırılar, aile içi veya çocuklara karşı şiddet inanılmaz boyutlarda…
“İki komedyen” başlıklı son yazımda İsrailli ünlü komedyen Dudu Topaz’ın trajik öyküsünü aktarmış ve reyting kralının ekranlardan uzunca bir süre uzak kaldıktan sonra program önerisini geri çeviren televizyon yöneticilerinden intikam almak için kiralık adamlar tutarak saldırılar düzenlemek, tehditlerde bulunmak suçundan yaşamının geri kalan yıllarını muht
Yazımın gazetede yayınlanmasından bir gün sonra, internette, Dudu Topaz’ın intihar ettiğini okudum. İsyan ettim!..
Haber geçen haftaki gazetemizde de “bu kez güldürmedi” başlığı ile yer aldı. “Asıl suçlu medya mı?” tartışmaları İsrail’de gündeme oturdu. Komedyenlik yeteneğinin yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde, televizyon programlarında düzenlediği kampanyalarda, büyük bağışlar toplayan Topaz, uzun yıllar boyunca ‘yardıma muhtacın’ sorunlarını çözümleyen gözde kişi, örnek imaj haline gelmişti.
Aklıma gelen soru şu; insan yaşamı boyunca yaptığı tüm iyilikler göz ardı edilerek tek bir hatası ile mi yargılanmalıdır? Hukukta ‘hafifletici sebepler’ vardır. Bu konuda takdir yetkisi mahkemenin ise de yargıç kararını verirken kamu vicdanını göz önünde bulundurur. Oysa Topaz, kelimenin tam anlamı ile medyada ‘yargısız infaz’ın kurbanı oldu.
NOT: “Yahudilik, gerçekleşmesini engellemek amacıyla intiharı sert bir şekilde kınar. Ancak, gerçekleştikten sonra merhamet gösterir ve kendi hayatına son vereni suçlamaz. Yahudilik, intiharın geçici bir deliliğin sonucunda gerçekleştiğini kabul eder”( Rav Benjamin BLECH, Nedenleri ve niçinleriyle Yahudilik, sh.93).
Ben Dudu Topaz’ın cennetten onu sevenlere, yaşamı boyunca güldürdüklerine gülümseyerek baktığına inanıyorum.
* * *
Günümüzde ne yazık ki şiddet eylemleri giderek çarpıcı bir şekilde artıyor. Amerika’da cesedi, dişleri sökülmüş, parmakları kesilmiş bir halde bulunan ve silikon göğüslerinin seri numarasından kimliği belirlenen Jasmine Fiore’nin cinayet haberi günlerce basında yer aldı. Bu dehşet verici katliamı işleyen eski eşin kaçamayacağını anladığında bir otelde intihar etmesi ile dosya kapandı.
Hürriyet Gazetesi’nin 3. sayfası toplumumuzdaki şiddet eğilimini yansıtan haberleri ile ünlüdür. Genelde okumamayı yeğlediğim bu sayfadan gelişi güzel iki başlık aktarıyorum:
- “Zonguldak’taki eşini ve ailesinden beş kişiyi öldüren Ş.K’nın katliam yapacağını cep telefonu ile haber verdiği ortaya çıktı”.
- “Kaçırılıp işkence edildikten sonra diri diri mezara gömülen genç: kör olmamak için dua ettim” dedi.
Almanya’da yaşayan Türkler arasında da tırmanan şiddet haberleri sık sık basında yer alıyor: 27 yaşında bir anne iki aylık bebeği ve dört yaşındaki çocuğunu yedi katlık daireden atarak intihar etti. Bir baba dini vecibelerini yerine getirmediği için 14 yaşındaki kızını öldürdü.
İsrail’de ise halk bir hafta içinde hunharca işlenen cinayet haberleri ile çalkalandı. Eşine kızdığı için üç yaşındaki kızını boğarak öldüren katilin mahkemede tutuklanmasından sonra, eşcinsellerin buluştukları bir gece kulübünü basan bir güruh iki kişiyi öldürdü.
Aynı gün içinde parçalanmış bir ceset çöp kamyonunda, bir diğeri ise nehirde, suların içinde bulundu.
Şiddet ne yazık ki, coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde son derece yaygın görülen bir olay… Sorun sadece her türlü ayırımcılıktan kaynaklanan saldırılar veya kadına karşı şiddet değildir.
Sorun sosyo-ekonomik sıkıntıların insanları şiddete yöneltmesidir. Sorun toplumda birbirimize olan tahammüllün azalmasıdır. Sorun artık yaşamı yaşanmaz kılan bireyselleşmenin ulaştığı boyuttur. Sorun yazılı ve görsel basının şiddeti sürekli gündemde tutmasıdır. Sorun kazanma hırsının azgın bir canavara dönüşmesidir. Sorun bir değer olarak insana duyulan saygının, sevginin azalmasıdır.
Rav Menahem Mendel Schneerson’a bir öğrencisi sormuş: “Niye iki gözümüz var da sadece bir gözümüz yok” diye. Ravın yanıtı şu olmuş: “Sol gözün ile ben nasıl kendimi geliştirebilirim diye sürekli kendine bakmalısın. Sağ gözün ile ise diğer insanlara hep sevgi ile bakmalı ve onların iyi yanlarını görmelisin.” (Toward A Meaningful Life, sh.74).
Şiddet dışında çözüm yollarının, açılımların da varlığının benimsenmesi ülkemizde, bölgemizde ve tüm dünyada bu tırmanışın hız kesmesini, toplumsal barışın sağlanmasını kolaylaştıracaktır.