Baskı bir yıldızı bile söndürebilir!

Köşe Yazısı
2 Eylül 2009 Çarşamba

Tana ESKİNAZİ ALALU


Ünlü Avustralyalı konser piyanisti David Helfgott’un hayatını canlandıran ‘Shine’ adlı filmi izledim. Filmde David’in babası hem oğlunun  mükemmel olması  hem de aileyi bir arada tutmak için ağır baskılar uygular. Rachmaninoff’un 3 numaralı piyano konçertosunu,  ancak 3-4 kişi Helfgott kadar mükemmel çalabiliyor. David’in  hassas bir çocuk olması ve  baba baskısı nedeni ile zaman içinde ruh sağlığı bozulur ; akıl hastanesine yatar. David 12 sene sonra piyanoya olan tutkusu nedeniyle tekrar hayata bağlanır ve ona çok sevgi veren astrolog karısı ile tanıştıktan sonra dünyada konserler vermeye başlar.

Film inanılmaz bir müzik şöleniydi. Helfgott da 12 Eylül’de İstanbul’da Aya İrini’de konser verecekmiş gerçekten gidip görmek ve dinlemek istiyorum.

Filmden esinlenerek asıl yazmak istediğim konu mükemmelliğe ulaşmak uğruna kendimizin ve diğer insanların ( ailemizin veya patronumuzun) üzerimizde kurduğu baskı ile ilgili.

Önce filmdeki baskı ile ilgili bazı sahnelerden örnek vermek istiyorum. Filmde babasının David’i sevdiği çok aşikârdır, ancak bu sevginin çok ağır bedelleri vardır. Örneğin  babası: ‘Hayatta kalmak için ‘her zaman kazanmalısın’ fikrini  kendi tecrübesi böyle olduğu için oğluna dayatır.  Girdiği bir yarışmada oğlunun birincilik ödülünü kaçırdığını duyunca  salonu terk eder. David birinciliği kazanmamasından dolayı o kadar korkar ve rahatsız olur ki, küvete büyük tuvaletini yapar ve bunu gören babası onu havluyla defalarca döver.  David’in kazanması hayatı için önemli olabilir, ancak ölüm kalım meselesi değildir. Babası kendi tecrübesinden dolayı hayattan korkmaktadır ve oğluna lüzumsuz bir baskı yapmaktadır.

David’in babası, oğlu yurtdışında burs kazandığı halde onu göndermeyip ‘bir kere gidersen bir daha buraya dönemezsin’ der. Baba aileyi beraber tutmak istemektedir. David’in ihtiyacını ondan daha iyi bildiğini varsayar. David ise onu dahi iyi eğitecek profesyonel hocalara gitmek ve babasının baskısından da kurtulmak istemektedir. Babası ise onun için neyin daha iyi olduğunun bildiğini düşünerek bunu engellemeye çalışır. Oğluna psikolojik baskı yaparak yanında tutmak için onu tehdit eder.

Bir başka sahnede David ruhsal hastalığı sebebiyle hastaneye yattığı sırada babasını arar, ancak babasının tüm sertliği ve gururu nedeniyle evi terk etmesini affetmez.  David babasını çok sevmektedir, ancak  istedikleri ve David’e yaptıkları  hassas yapısına çok zarar verir. Babasının iyi niyetli olmasına rağmen oğlunun hastalanmasında katkısı çok fazladır.

Bazı insanlar baskı altında inanılmaz rahat hareket edebilirler, hatta bundan motive olurlar.  Bazıları ise baskı altında yavaşlar, hatta kendilerini kapatırlar.

Hepimizin vücudu, beyni (makinesi) değişik yapıdadır. Kimi insanlar birçok işi bir arada yapabilirken, kimi insan sadece bir tek şeye yoğunlaşabilir. Sadece yürüyüş bandında yürürken kitap okuyabilen veya müzik olmadan çalışamayan insanlar tanıyorum.

Kimi insan bir şeye aşırı odaklandığında telefonun çalmasından inanılmaz rahatsız olur. Bu şımarık olduklarından değil, odaklarını yaptıkları işten telefona çevirmekte zorlandıklarından da olabilir.

Bazıları bir yazıyı 5 kere okur, renkli kalemlerle çizer, not alır ve özetler; ancak o zaman öğrenir. Diğeri ise başkalarından bir kere duyduklarını diğerlerine kolayca anlatabilir. Birisi görerek öğrenir, diğeri duyarak öğrenir. Size farklılıklardan bahsediyorum.

 Annemizin, babamızın, kardeşimizin, öğretmenimizin, patronumuzun beyni bizimkinden değişik çalışabilir. Herkesin hayatla ilgili değişik tecrübeleri, değişik anlamlandırmaları da olmuş olabilir.  Bunun farkına varmak, ihtiyaçlarımızın ne olduğunu anlamak ve bu ihtiyaçlarımıza sahip çıkmak hem kendimiz için hem de beraber yaşadığımız insanlar için önemlidir. Bizi rahatsız eden bir şey olduğunda vücudumuz bize sinyal verir. Böyle bir durum olduğunda durmak ve bu sinyalleri dinlemek kendimizi tanımak açısından çok önemlidir. Kendimize şu soruları sorabiliriz. Şu anda olan duygularım ne?  Vücudum nasıl bir işaret veriyor? Bu durum olduğunda nasıl davranıyorum? Benim reaksiyonuma sebep olan düşünce kalıplarım ne?

 ‘Shine’ filminden buraya nasıl geldik diyeceksiniz. ‘Shine’ filminde baba kendini David ile bir tutup oğlunun farklı bir insan olduğunun, onun ihtiyaçlarının, hassasiyetlerinin farklı olabileceğinin farkında değil. Belki kendisi, Nazilerden kurtulabilmek için baskı altında yaşamını sürdürdü; ancak David’in ruh hali onun baskısına ve mükemmel olmak için kendisine yaptığı baskıya el vermedi.

 Tabii ki, başımıza gelen olaylar sadece anne ve babamızın bize olan davranışlarından olmuyor. Genetik özelliklerimiz, hassasiyetlerimiz, çocukluğumuzdaki yaşantılarımız ve hayat tecrübelerimiz sonunda bir takım anlamlandırmalar bizi biz yapıyor. Bunun sonucunda deneyimlediklerimizi yaşıyoruz.

 Önemli olan  kendimiz için alacağımız sorumluluğun, ihtiyacımıza sahip çıkmak olduğunu bilmektir. Kendimizi tanımak ve limitlerimizi bilmek önemlidir. Gerektiğinde başkalarına dur diyebilmeliyiz,  bizim çok sevdiğimiz insanlar olsa bile…

Çocuklarımız için ise, bizden farklı insanlar olduklarını kabul etmeli ve onların varlığına ve ihtiyaçlarına saygı göstermeliyiz…

 Kendimizi sevmek, kendi ihtiyaçlarımızın farkına varmakla başlar ve ihtiyaçlarımızın karşılanması için kendimize yeterince zamanı vermeli ve itina göstermeliyiz.