Mutluluğu nerede bulacağından emin olmayanlara kısa bir formül araştırdım bu hafta.
Mutluluğu nerede bulacağından emin olmayanlara kısa bir formül araştırdım bu hafta. Atinalı filozof Epikür’ün önerisi bana hoş geldi. Formül şöyle: mutluluk = arkadaşlar, özgürlük ve iyi analiz edilen bir hayat… (yanında azıcık da varlık olsa hiç sorun olmaz tabii ki, ancak diğer üçü olmadan kimse gerçek mutluluğu yakalayamıyor ona kalırsa)
İlk madde arkadaşlar. Varlığımızı fark edecek ve gelişmemizi gözlemleyecek birileri olmalı. Arkadaşlar kişilik onaylayıcı oluyor. Para pula ve belli hayat standartlarına insanları motive eden de genelde çevre oluyor. Daha çok takdir edilmek, daha iyi davranılmak arzusu.
Yaz ayları pek çok benzer insanın toplaşarak müşterek zaman geçirdiği bir dönem olduğu için geçtiğimiz iki ay boyunca pek çok mutlu insan gözlemleme fırsatı buldum. Ve fark ettim ki insanın kendi gibi yaşayan, düşünen ve davranan insanlarla çevrili olması onu mutlu ediyor. Uzaktan bakan biri, ne kadar mutlu çehreler diyor rahatlıkla. Konu konuyu açıyor, herkesin yüzünde dingin bir eda. Gerçek mutluluk adeta yakalanmış, zira herkes aynı standarda sahip. (Çıtanın yerleştirildiği yükseklik değil konumuz)
Tek başına arkadaşlığın yetmeyeceği bir süre sonra su yüzüne çıkıyor. Kişisel mutluluk için bir şeylerin yetersiz olduğu az da olsa hissedilmeye başlanınca çözüm olarak sunulan ürünler var. Örneğin reklamlarda, özgürlük için daha büyük evler, daha terbiyeli ve söz dinleyen çocuklar yaratmak için özel eğitimli okullar, kadını daha doyumlu, yumuşak başlı hale getirecek pahalı marka çantalar tanıtılıyor. Bunlar tabi ki insanı mutsuz etmiyor, ancak mutluluk için yeterli oldukları da şüpheli... Zira hedefler biraz yukarı taşınınca, yine hüsran, yine mutsuzluk… Bir grafik hayal edin, mutluluk ve maddi varlık tırmanan bir çizgi oluştursun... Ancak yükseliş sonsuz olamıyor. Bir noktadan sonra grafik düz çizgi halinde seyir ediyor. Yani standardı sağlayacak kadar varlığa sahip olan insan ne kadar daha fazla varlığa kavuşsa da hissettiği mutluluk oranı aynı kalıyor. Bu yüzden de maddi varlık Epikür’ün mutluluk formülünde yer almıyor.
İkinci madde özgürlük. Mutluluk özgürlükle doğru orantılı. Aklıma Vicky, Christina, Barcelona filmindeki Juan Antonio karakteri geliyor. Hatırlarsanız tutkulu bir evliliği bitirmiş sanatçı bir kişilikti. Fazla bir parası yoktu, ancak özgür yaşıyordu. Mutluluğu yaratan kişiydi. Etrafındaki insanlara çekici gelen bir ışığı vardı. Tutkuları olan insanlar hayatta mutluluğa daha yakın dururlar. Başkalarının belirlediği hedefler doğrultusunda yaşamazlar. Daha iyi bir cip veya daha lüks bir villa arayışında olmazlar. Mutluluğu miktarlarda değil hazların derinliğinde ararlar. Güdümlenmezler. Sanata değer verirler.
Epikür’e göre üçüncü madde, düşünceye vakit ayırmak. Endişeleri bir kenara bırakmanın en kolay yolu onları tartışmaya açarak ve kafa yorarak doğasını öğrenmek. Bir endişenin doğasını bilmek problemi çözmese de onun artçı etkilerini azaltıyor. İnsan kendini korkulardan uzaklaştırıp sade bir yasam sürdüğü zaman mutluluğa bir adım daha yaklaşıyor. Dünyevi zevkleri daha iyi algılıyor.
Eğer Epikür’ün mutluluk formülü benimsenseydi, bugünkü lüks anlayışı alaşağı olur, insanlar ifade edemedikleri asıl ihtiyaçlarının yerini tutacak maddelere paralar saçmayı bırakırlardı…