Şizofreni, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarında önemli değişikliklere neden olan, belirtileri ve seyri kişiden kişiye değişiklik gösteren, hastaların bir kısmında iyileşmeyle, bir kısmında ise toplumsal ilişkiler ve entellektüel faaliyetlerde önemli kayıplara yol açan bir ruhsal rahatsızlık... Dolayısıyla toplumda herkes birer şizofren adayı, her ne kadar görülme sıklığı yüzde bir olsa bile...
Roma’daki bir şizofreni kliniğinde tedavi gören İtalya Başbakanı’nın eski yakın koruması Alessandro Faraoni de % 1’lik oranın içindeki “bir”... Annesi hastalığın ilk bulgularını şöyle anlatıyor: “Çok düzgün, sıkıntısı olmayan biriydi. Ancak işi nedeniyle sürekli silahla yaşamaya alışmak zorunda kalması, asılsız suikast ihbarları onun dengesini alt üst etti. Kendi kendine ve hatta televizyonla konuşmaya başladı.” Bu davranış değişikliklerinin ardından Alessandro’nun tedavi süreci bir şizofreni kliniğine yatırılmasıyla başlar. Bir gün kendisini genel bir muayeneden geçirip, iğne yapan uzman Doktor Mauro Rafaelli, Alessandro’nun bacaklarının bir futbolcu bacağı gibi kaslı olduğundan dem vurur ve hastasına sorar; “Hiç futbol oynadın mı?”, Alessandro da heyecanla cevaplar; “Evet... Futbol...”
Kilit kelime futbol olur artık bundan sonra, Doktor Mauro, Alessandro ve klinikte tedavi gören tüm arkadaşları için... Mauro, şizofreni tedavisinde şimdiye dek pek başvurulmayan bir yola saparak, kafalarını rahatlatmaları için futbolu hastalarının hayatlarına katar... Kısa zamanda bu yöntemin duyulmasının ardından kliniğin hemen yakınındaki halı sahada çift kale maç yapacak kadar adam çıkar. İçine kapanık, kendi kendine konuşan adamlar, bir anda birbirleriyle iletişim içerisine girmek, yardımlaşmak ve diğerinin hatasını kapatmak için iradelerini zorlarlar. “Sahada koşuşturmaya başladığım andan itibaren gaipten duyduğum sesler durdu. Artık rakibim beynimin içinde değil, karşımdaydı” diyor bir başka şizofreni hastası Benedetto... Roma’daki şizofreni kliniğinde bu yöntemi geliştiren doktorlardan bir diğeri Santo Rullo, başarıyla sonuçlanan “futbol projesini” hakkında şu yorumu yapıyor; “Futbol terapisi, oyuncuların endorfinlerini yani mutluluk hormonlarını körükler. Mutlu hormanlar sizin kendinizi iyi hissetmenize yol açar. Birçok zihinsel rahatsızlık veya depresyon, endorfin miktarının azlığıyla eş orantılıdır.”
Tedavi yönteminin başarısı İtalya’da uzun süre konuşulur. Ve kısa bir süre içerisinde ülke çapında takımların sadece pskiyatrik hastalardan oluştuğu 50 takım ortaya çıkar. Aralarında şampiyona ve turnuva düzenlemeye başlarlar. Futbol sayesinde hayata kısa süreliğine de olsa yeniden bağlanma şansını yakalayan oyunculardan oluşan kadrolarıyla... Bu yüzden sevmek ve sevdirmek lazım her ne olursa olsun bu oyunu, en azından bir tedavi aracı olarak kabul ederekten...