Rutin olarak her gün evinize gelir, siz de büyük bir özlem ile karşılarsınız onu. Vaktinde gelmedi mi merak eder, hatta öfkelenirsiniz… Farklılık gösterir her gün değiştirir yüzünü. Beraberliğiniz süresince farklı ruh hallerine büründürür sizi, kâh eğlenirsiniz, kâh hüzünlenir, kâh meraklandırır… Bazen, daha cazibelisine, daha ilginç olacağına inandığınıza kısa süreli olsa da gönlünüz kayıverir, ancak mutlaka geri dönersiniz…
İnsan ve okuduğu gazete arasındaki bağı biraz evliliğe benzetebiliriz, zira genelde büyük bir sadakatle bağlıyızdır.
Bu genelde çocukluk dönemlerinden gelen bir alışkanlıktır. Siz de kendi yuvanızı kurduğunuzda, muht
Ancak, tüm ilişkilerde olduğu gibi bu ilişki de zaman aşımına uğramaya başlar. Tüketirsiniz birbirinizi… Durağanlaşır, heyecanınızı kaybedersiniz… O durumda odak noktanız da farklılık göstermeye başlar… İşte o zaman bir ara verme vakti gelmiştir…
Son dönemlerde konuştuklarımın bir kısmının nedense artık günlük gazeteleri okumadıklarını dile getirmeleri dikkatimi çekmeye başladı. İnsanları neredeyse refleks olarak algılanabilecek davranıştan uzaklaşmalarına neden olan sebep nedir?
Her birinin farklı nedenleri var… Kimisi vakitsizliğin arkasına saklanıyor, bir diğeri haberlerin veriliş tarzını beğenmiyor, öteki okunacak haber değeri olan bir yazı bulamamaktan şikâyetçi, “akşam televizyonda haberleri seyrederim yeter” diyor, sevdikleri köşe yazarlarını internetten takip edebiliyor gibi nedenler ileri sürüyorlar… Ancak aralarında en sevdiğim gazete okumama bahanesi “en sadık okurlarımız arasında ilk on”a gireceğine inandığım Burgazadalı bir hanımdan geldi “Ben sadece pazar günleri …. gazetesini alırım. Diğer günlerde hiç almam, gerek de yok. Şalom var ya, okumam gereken bütün haberler orada var” dedi. Görmüş geçirmiş bir kişi olan bu hanım tanıştığımız ilk günden beri beni her gördüğünde Şalom Gazetesi’ni adaya getirdiğim için bana teşekkür eder… Ben de ŞALOM okuduğu için ona…
İşte bu yeter…
"Güzel haberler iletmeye devam etmek dileklerimle, hepinize Şana Tova..."