Shakespeare, Julius Caesar adlı yapıtında, Cassius’a şöyle söyletir:
“Bildiğin gibi, insan kendini doğrudan göremez.
Ancak aksini görebilir. İşte ben de sana,
Senin aynan olarak, bilmediğin yönlerini
Olduğu gibi göstereceğim.”
Ünlü şairin dizeleri, dilimin ucuna şu soruyu getirdi:
-Bu yaşıma kadar birçok insanla farklı alanlarda ilişkilerim sürdü, içlerinde kimler benim aynam oldular?
Kısa bir bekleyişten sonra, belleğimin tozlu raflarında duran resimler, birer birer gözlerimin önüne inmeye başladı. Babam, kimi öğretmenlerim, zaman zaman bana yol gösteren insanlar, dostlar... Farklı dönemlerde ve değişik konularda bu insanlardan her biri bana ayna oldular: Bilgilendirdiler, aydınlattılar, doğruları gösterdiler, yanlışlarımı ortaya koydular...
Yaşantımızda bu tür insanlar ne kadar da önemli!
Yaşım, bilgim, deneyimim ne olursa olsun, farklı bir ses, eleştiren bir göz, söz ve eylemlerimde beni daha dikkatli olmaya, kimi konuları yeniden düşünmeye yönlendirebilir. Kuşkusuz önemli olan, benim aynam olacak insana duyacağım güven... Farklı görüşlerde bile olsak, sözlerine saygı duyabilmem!..
Yaşlandıkça bu insanlar giderek çevremizden eksiliyor. Yaşadığımız deneyimler mi onları gereksiz kılıyor, kendimize daha mı çok güveniyoruz ya da gidilecek yol kısaldıkça kimi değerleri daha mı az önemsiyoruz? Kim bilir! Belki de belirli bir olgunluktan sonra, her birimiz başkalarına ayna olmak gibi birer görev üstleniyoruz.
Otuz beş yıl önce yazdığım Ayna şiirimi şu dizelerle bitirmişim:
Yüzüme ayna tuttular
Kendimi aradım
Kendimi bulma yolunda yüzüme tutulan aynaların ne kadar değerli ve önemli olduğunu yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum. Yaşadığımız çevre koşulları, eğitimimiz ve inancımızla kimi konu ve olaylara at gözlükleri ile bakıyoruz. Bakış açılarımızı değiştirmek, önyargılarımızı kırmak o denli güç ki... Yüzümüze ayna tutan insanları, bu işlevleri nedeniyle daha çok önemseyebilir ve değerlendirebiliriz.
Kitapların da önemli birer ayna olduklarını unutmayalım! Kimi zaman bunların satırları arasında kendimizi buluyor, kahramanlarıyla özdeşleşiyor, duygu ve düşüncelerinden etkileniyoruz. Çoğu kez okuduğumuz bir kitap, bir insanın yaratamadığı değişimi yapabiliyor.
Aynalar birer nesne olarak fiziksel görüntümüzü nasıl yansıtıyorlarsa, ayna görevini üstlenen insanlar da, göremediğimiz iç dünyamızı, eylem ve davranışlarımızı doğru bir şekilde bize gösteriyorlar. Sıfatları ne olursa olsun; usta, üstat, mürşit, hoca ya da herhangi bir dost... Her biri eksik ve yanlışlarımızı düzeltmek bir yana, bizi iyileştirmek, yetkinleştirmek için çaba harcıyorlar.