Yeni yıllar, iyi yazgılar...

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
1 Ekim 2009 Perşembe

Bu sene de “her güzel şeyin bir sonu vardır” lafını takriben Eylül ayına girer girmez, biraz da içimizi kapatan, ruhumuzu sıkan, fakat etrafta zarar gören insanları da görerek bir yandan da şükretmemizi, ufak tefek olaylarla kafayı bozmamayı evrenin gizli bir dersi olarak öğreten, doğal afete dönüşen sağanak yağmurlarla,  gereğinden çabuk noktaladık.  Yaz insanlarını Eylül ayında bir hüzün kaplar.  Ben de bir yaz insanıyım, bu sene yazı bu kadar erken noktaladığımıza üzülüyorum.

***

Bugün, Roş Aşana Bayramı’ndan on gün sonra gelen, Yom Kipur Bayramı’nı ailece bir yemekle sonlandırdık.  Roş Aşana Yahudiler için yeni bir yıl, Yom Kipur ise içimizde geçtiğimiz yılın yanlışlarını tarttığımız, tövbe edip yazgımızın iyi yönde değiştirebileceğine inandığımız bir bayram.

ABD yeni Başkanı Barack Obama, Roş Aşana Bayramı için yayınladığı bildirisinde hoşuma giden bir noktaya parmak bastı.  Yom Kipur’un sadece kendimiz için geçtiğimiz yılın yansıması değil, ailemiz, cemaatimiz, hatta ülkeler arasında bir yeni bir düşünce yapısına kavuşmak, bölünmeleri tamir etmek, çocuklarımız ve torunlarımız için daha iyi bir dünya yaratabilme fırsatı olduğuna dikkat çekti.  Bu yıl kendimizi bunu yapmaya adamamızı istedi.  Ötekinin acısını görmemezlikten gelmemek, empati kurabilmek, kendimizi diğerlerinin yerine koyup merhamet gösterebilmek…

Bence Obama’nın görüşleri, sadece Yahudiler için değil. Bu sene hayatında ufak değişlikler yaparak, değişime kendinden başlayıp evrene pozitif enerji vermek, kendinden farklı olana empati kurabilmek için ilham verici.   Geçtiğimiz günlerde günlük gazetelerde okuduğumuz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi izniyle Robert Kolej’de verilen ‘Barış Dersi’ bu konuda çok önemli bir adım.  Barış dersi eğitimi veren Jennifer Sertel, Habertürk’te yayınlanan haberinde bu ders sayesinde öğrencilerin ön yargılarının yıkılıp ayırımcı davranışlarından uzaklaştığını belirtmiş.  Benim üzüldüğüm nokta ise bu dersin, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından devlet okullarına sokulmaması.  Kabul etmek gerekir ki, Robert Kolej gibi çeşitli din, mezhep ve ülkelerden oluşan elit bir öğrenci nüfusuna sahip köklü bir okuldan ziyade, hayatında başka dinden bir insanla dahi tanışmamış devlet okulu öğrencilerinin Barış dersine, ön yargılarından kurtulmaya, ötekini tanımaya ve anlamaya daha çok ihtiyacı var.

Bu kadar iyi niyetli bir girişim, tabii ki her gazetede aynı olumlu görüşlerle yansıtılmıyor.  “Önyargıları kırma bahanesiyle Barış Dersi’nde etnik bölücülük yapılıyor” tarzında haberler de çıkmadı değil.  Bu kadar olumlu bir girişimin, özellikle de önyargısı en yüksek noktada olan dini kesim okuyucusuna böyle aktırılması, fesatlık değil de nedir acaba?

Hayatımızı değiştirme biraz şans, biraz da olayları iyi yöne çevirmek için uğraşmayı gerektiriyor.  Fakat hayatın büyük bir kısmı, biraz da başımıza gelen olayları nasıl algıladığımız.  Nasıl algılamak istediğimiz…

Hepinize mutlu yıllar, iyi yazgılar…