Dünyada değişen bir şey yok

Alber NASİ Köşe Yazısı
1 Ekim 2009 Perşembe

Dört aylık kısa bir molanın ardından tekrar yazılarıma başlarken üzülerek dünyanın halen daha iyi durumda olmadığını görüyorum. Son yazımda İran seçimlere girerken tüm dünya Ahmedinecad’tan kurtulma ümidi taşıyordu.

Ne yazık ki şaibeli de olsa yapılan İran seçimlerinden sonra Ahmedinecad İran’da iktidarda kalmayı başardı. Elbette İran’ın Ahmedinecad tarafından yönetilmesinden en fazla rahatsız olan ülkelerin başında İsrail geliyor.

İran uzun süre nükleer silah peşinde olmadığını iddia etse de son zamanlarda ortaya çıkan gerçekler ABD ve İsrail dışında Rusya’nın da bu ülkeye şüpheyle yaklaşmasına sebep oldu.

Bilinen nükleer tesisin dışında İran’da ikinci bir nükleer tesis inşaat çalışmaları, en çok teknolojiyi İran’a veren Rusya’yı şaşırttı. 

İran’ın, planı aslında son derece basitti. Özellikle İsrail’e oynayan ve adeta kışkırtan Ahmedinecad dikkatleri birinci nükleer santrale çekerek ikinci tesisin güvenle ilerlemesini sağladı. Olası bir İsrail saldırısında birinci tesis zarar görse de gizlice yapılan ikinci tesiste, nükleer silah dahil her türlü nükleer faaliyet gerçekleştirilecekti. Ancak şimdi İran’ın takkesi düştü, kel göründü.

Bu ülkeyi düne kadar sadece İsrail tehlike olarak görürken artık aklıselim herkes İran’a kuşkuyla yaklaşıyor.

Elbette İsrail’in elinde nükleer güç olması sebebiyle İran’ın elinde nükleer silah bulunmasını normal karşılayanlar olabilir.

Oysa nükleer silahı bulundurma sebebi zaman içerisinde çok fazla değişmemiştir.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Soğuk Savaş döneminde Doğu bloğuyla Batı bloğu hızlı bir nükleer silah edinme yarışına girdiyse de asla bu silahlar kullanılmamıştı. Gözdağı vermek amacıyla sıkça deneme yapıldıysa da asla kullanılmamış üstüne üstlük Soğuk Savaş döneminden sonra yapılan karşılıklı anlaşmalar sayesinde sayısında hatırı sayılır bir azalma yaşanmıştır.

Nükleer silahın amacı uzun süredir caydırıcılık, yaptırım ve korunmadır. İsrail de dahil olmak üzere hiçbir ülke kendilerine nükleer bir saldırı gerçekleştirmedikçe nükleer silahı kullanmayı düşünmez.

Oysa İran’ın edinmesi halinde nükleer silahı İsrail’e karşı kullanmakta tereddüt etmeyeceği muhtemeldir.

İsrail’e karşı kullanmasa bile gerek bölgede gerekse de dünyada söz sahibi olmak ve itibar kazanmak adına tehdit unsuru olarak kullanacağı aşikârdır.

İsrail’in yanı sıra derin fikir ayrılıkları olduğu Arap ülkeleri ve ticari ilişkiler içinde olduğu yakın ülkeler kabul edilse de edilmese de tehdit altındadır. 

Bu arada İran’ın başında Ahmedinecad’ın olması veya olmaması İran’ın nükleer politikalarını pek etkileyecek bir değişken değildir. Kaldı ki Ahmedinecad’ın İran’ın başında olması dikkatlerin bu ülkeye çevrilmesine sebep olmuş ve süreç İran’ın aleyhine işlemiştir.

***

Bu sene Roş Aşana Bayramı’nı biraz değişik bir şekilde İstanbul dışında St.Tropez Sinagogu’nda kutladım.

Kayıtlı nüfusun 800 olduğu bu küçük sayfiye kasabasında 50 kadar Yahudi yaşıyor. Sinagog kuruluncaya kadar Yahudiliklerini pek de dile getirmeyen bu ufak cemaat, sinagogun kurulmasıyla biraz da meraktan bir araya gelmiş.

Kasabanın hemen girişinde ABD Yahudilerinin yardımlarıyla kurulan sinagogdaki Birleşmiş Milletler toplantısını andıran Roş Aşana yemeği samimi ve sadeydi.

Yaz aylarında özellikle Cuma akşamları son derece kalabalık olan sinagog büyük ve gösterişli olmasa da önünde park eden arabalarla dikkat çekiyor. Yaz aylarında yolunuz düşerse gitmemelik etmeyin. Hiç ummadığınız biriyle karşılaşabilirsiniz…