Geçtiğimiz hafta Kopenhag’da düzenlenen İklim Konferansı hemen hemen tüm bu kapsamdaki zirveler gibi bekleneni vermedi.
Beklenen veya çözüm gibi görünen önerilerin öncelikle büyük ülkeler tarafından kabul edilmesi gerekliliği bu konferansta da değişmedi.
Diğer yandan kamuoyunun dikkati, az da olsa tekrar iklim konularına ve çevreyle ilgili problemlere çekilmiş oldu.
İklim ve çevreyle ilgili problemler öteden beri ‘Dünyayı Kurtarmak’ diye lanse edilir nedense. Oysa çevreyi kurtarmak, dünyayı kurtarmak diye bir konsept olamaz. Kaldı ki dünya insanlıktan çok daha eskidir ve istediği anda dünya, üzerinde yaşayan milyonlarca türden sadece biri olan ‘insanı’ kolaylıkla ve hiç umursamadan silme pahasına kendi dengelerini ve ekolojisini koruyabilir.
Önemli olan dünyayı kurtarmak değil, insanlığın geleceğini kurtarmaktır. Kurtartılması gereken bir dünya yoktur. Bilincin bu şekilde öğretilmesi ve yerleştirilmesi önlemlerin bireyden başlayarak topluma yayılmasına yardımcı olacaktır.
Bu arada az da olsa alınan kararlar bazı adımların atılmasına t
Ekolojik gıda gibi ekolojik ve çevre dostu teknoloji ve ürünler biraz moda ve önemli ölçüde de mecburi olacaktır. Elbette bu teknolojileri üreten ülkeler (başta ABD olmak üzere) bu işten önemli ölçüde fayda sağlayacaktır.
Konuyu daha da ileri götürerek ABD belli ‘çevresel’ kriterlerde üretim yapmayan imalatçılardan alım yapılması yasaklayabilir. Daha da önemlisi bunu dünyaya dayatabilir. Böylesine kritik bir konuda da hiçbir ülkenin bir itirazı olamaz. Çevresel yaptırımlaran en fazla ve ABD’nin istediği ölçüde Çin etkilenecektir. Hali hazırda ve önümüzdeki on yıl içerisinde Çin mallarının en büyük alıcısı ABD’dir. Çin şimdilik kulak asmasa da çok yakın bir zamanda ABD’nin dayattığı kriterleri kabul etmek zorunda kalacak ve bu konuda büyük yatırım yapmak zoruda kalacaktır. Bu ister istemez maliyetlerin ve fiyatların yukarı çıkmasına sebep olacaktır.
Geçtiğimiz yıl yaşadığımız ağır ekonomik krizden çıkmanın en kestirme yolu çevreci politikalar olacaktır. Yeni tüketim alanları, hemen hemen her türlü ürünün değişmesi (Televizyon, araba, cep telefonu, buzdolabı, çamaşır makinası ) çevreci kaygılarla ya değiştirilmesine özendirilecek ya da mecbur edilecektir. Bu sayede yeni ve çok daha pahalı bir sürece girilecektir.
***
Zirvedeki en önemli gelişmelerden biri hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in bir araya gelmesidir. İki ülke arasında 2009 yılında yaşanan gerginliğin artık sonuna gelinmiştir. Bölgedeki konjonktür iki ülkenin birbirine destek olması gerekliliğini ortaya koymaktadır...
Gerek ekonomik boyutu, gerekse de psikolojik boyutuyla son derece olumsuz geçen 2009 yılının ardından gelen 2010 yılının huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle...