Tana ESKİNAZİ ALALU
Pek yakında eski yılı uğurlayıp yeni yılı karşılayacağız. Bu benim için 2009’un son yazısı olacak. 2010’u karşılarken 2009’u geride bırakmış olacağız. Bu yazıda sonlara ve başlangıçlara değinmek istiyorum.
Önce ‘son’ kelimesinin anlamına bir bakalım. Her başlangıçtan evvel bir son vardır.
Bir şeyin sonunun gelinmesi ne demektir? ‘Son’un’ nasıl bir özelliği var hayatımızda?
Var oluşçu psikoterapi sonu ölüme benzetir. Irvin Yalom hayatla ölümün birbirine bağımlı olduğunu söyler. “İkisi de aynı anda vardır” der. “Ölüm hayatın perdesi ardında sürekli olarak sesini duyurmakta, yaşantı ve davranış üzerinde büyük etkide bulunmaktadır”, der. Stoik felsefeyi benimseyenler, ölümün hayattaki en önemli olay olduğunu söylerler. İyi yaşamayı öğrenmek, iyi ölmeyi öğrenmektir. İyi ölmeyi öğrenmek, iyi yaşamayı öğrenmektir. (Bu sefer oldukça ağır girdim konuya galiba ama söylemek istediğim önemli bir nokta var. Son ağır bir paragraf yazacağım ve ondan sonra konuyu hafifleteceğim.)
Esasında ölüm fikri insanı korur. Ölüm veya son olmasa, hayat sürüncemede kalır. Nasıl mı? Heidegger dünyada iki türlü var oluş şekli olduğuna inanır. ‘Var olmayı unutma’, ya da ‘var olmayı düşünme’ durumu. Var olmayı unutan insan, hayatın akışında sürüklenen insandır. Ölümü yok sayar. Bir şekilde yaşar, zamanı geçirir, değerlerini dikkate almaz. Maddiyata bağlanır kalır. Sadece hayata bir kere geliyorum deyip, kendi sorumluluğunu almaz.
Var olmayı düşünen insan ise, kendi var oluşuna dair sorumluluğunu düşünür. Ölümün farkındadır. Hayatın kıymetini bilir. Otantik olur, kendi olanak ve sınırlarının farkına varır. Kendini ve olayları kabul eder. İnsan olduğunu kabul eder. Her bir kişinin değişik bir malzeme karışımıyla dünyaya geldiğini kabul eder. Kendi malzemesini kabul ettikten sonra değişim için uğraşabilir.
21. yüzyılda her insanın istedikten sonra değişebileceği biliniyor.
Mutlak özgürlük ve yoklukla yüzleşir. Hayatında düzeltilemez, değiştirilemez şartlar varsa onları kabul eder. Bunlarla ilgili anlamlı bir şekilde yaşamak için yapabileceğinin en iyisini yapmaya karar verir.
Böyle olmak istiyorsak bunun için ne yapabiliriz? Önceliklerimizi yeniden düzenleriz, önemsizi önemsiz olarak görürüz.
Özgürlük duygusu ile barışıp, yapmak istemediklerimizi yapmamayı seçebiliriz. Hayatı ertelemek yerine o anı yaşama hissini tatmaya çalışırız. Bizi biz yapan değerlerimize önem veririz. Sevdiğimiz insanlarla daha derin ilişki kurarız. Kişilerarası ilişkilerden daha az korkar, reddedilme ile ilgili daha az kaygı taşırız. Daha fazla risk almaya istekli oluruz. Tabii bunun derecelenmesi herkese göre değişir. Kimi zaman da bunları yaparken yoruluruz, bazen ‘durdurun dünyayı inecek var’ deriz. Bazen ‘bıktım’ diye bağırırız. Ama bütüne bakınca, Bir evvelki seneden neleri, nasıl daha iyi veya farklı yaptığımızı görürüz.
Bunları niçin söyledim, çoğumuz kapanışlardan korkarız, ama kapanışların bize öğretecek çok şeyi vardır. Bir yılı bitirirken onu kutlamanın, kıymetini anlamlıyız. Sonu kutlamak önemlidir. Bir değerlendirme yapacak olursak…
Birden ona kadar bu sene bizim için nasıl bir seneydi?
Bu sene bizi biz yapan, hayatımızı bizim için anlamlı kılan ne yaptık?
Zorlukları, fırsatlara dönüştürmeyi ne kadar becerebildik? (nasıl yavaş yavaş konuyu hafifletmeye başladım değil mi?).
2009’a nasıl başladık? Bu yıl içinde hangi önemli, neşeli, zorlu olayları yaşadık?
Bunlarla nasıl başa çıktık?
Neşeli olayların ne derece tadına vardık?
İlişkilerimizi ne derece anlamlı yaşadık?
İlişkilerimizi anlamlı yaşamanın bizim için kriterleri neler?
Bu kriterleri ne kadar yerine getirdik?
Kendinizde neyi kutluyoruz? Hangi nedenden dolayı? Bunları 1’den 10’a kadar, bir en düşük 10 en yüksek olarak derecelendirin. Yaptıklarınızda neyi farklı yapabilirdiniz? Hayatın tadını nasıl çıkarırdınız? Hayatın tadını çıkarmak ne demek sizin için?
Şimdi 2009’u değerlendirdikten sonra 2010 ile ilgili nasıl bir açılış yapmak istiyoruz?
2010’da kim olacağız?
Kendimizle ilgili neleri değiştirmek istiyoruz?
Bu yıl neleri başarmış olmak, nelerin üstesinden gelmek istiyoruz? Başardığınızı nereden anlayacağız?
Bu yıl kimlerle beraber olmak istiyoruz?
Hayatımıza hangi yeni şeyleri katmak istiyoruz? Zorlandığımız zaman kimden destek alacağız?
Bu sorulara cevap iyi gelebilir bir deneyin…
Çok sevdiğim bir alıntı ile yazımı bitirmek istiyorum.
Değiştirebileceğim şeyler konusunda cesarete, / Değiştiremeyeceklerim konusunda sükunete ve / bu ikisi arasındaki farkı ayırt edecek bilgeliğe / sahip olmak isterim.
Marcus Aurelius
2009 yazılarımın sonuna gelirken hepimize ve dünyaya sağlık mutluluk, huzur ve barış dolu bir yıl diliyorum.
2010’da görüşmek üzere.