Bu hafta sizlerle aslında gündemde olması gerekirken gazetelerin küçük sütunlarından dışarı bir türlü çıkamayan gerçek bir başarı hikâyesini paylaşmak istiyorum. Bundan yaklaşık bir buçuk ay öncesinde Nijerya’da 17 Yaş Altı Dünya Futbol Şampiyonası oynandı. Bu şampiyonada artık yavaş yavaş, A takımlara yükselmeye aday gençleri izleme fırsatı buldu futbolseverler. Ancak bu kadar önemli bir organizasyonun ülkemiz basınında çok fazla yer bulmaması gerçekten üzüntü verici bir olay olarak kazındı beynime. Ağabeyleri elle tutulmayacak takımlara yenilip uluslararası organizasyonları bir bir kaçırıp devamlı manşetlerde kalırken, bu çocukların Dünya Şampiyonası gibi bir organizasyonda çeyrek final oynayıp, yarı finali kıl payı kaçırıp gazetelerin en küçük sütunlarından bir türlü çıkamamaları haksızlık değil mi sizce de?
Kalede, Manchester City’den Deniz Mehmet. Daha gencecik yaşına rağmen Premier Lig’in güçlü ekiplerini gezmiş, gelecekte A Milli Takımı’mızın kalesine geçmesi muhtemel. Defansın sağında Fenerbahçe’den Okan Alkan; sağ bek deyip geçmeyin gerçekten izlerken zevk alıyor insan. Stoperler Beşiktaş’tan: Furkan Şeker ve Sezer Özmen, hiçbir farkları yok neredeyse Gökhan Zan’dan, Servet Çetin’den. Hele bir sağ açık var ki izle izle doyamazsın: Konya Şekerspor’dan Ömer Ali Şahiner. Porto’nun, PSV’den almak için adeta yalvardığı bir maestro: Engin Bekdemir. Forvette, daha 16 yaşından itibaren Chelsea’nin ilgilendiği belirtilen, daha sonra ise Fenerbahçe’nin kaçırdığı iddia edilen, Bursasporlu demir gibi çocuk Muhammet Demir. Gökay Iravul, Enes Baykan, Orhan Gülle, Kamil Çörekçi ve diğerleri...
Kaçınız biliyor bu isimleri? Kaçınız oturup bir A Milli Takım maçı izler gibi bu çocukların maçlarını takip etti? Kaçınız Ömer Ali Şahiner’le beraber çalım atıp, Deniz Mehmet’le beraber bir panter gibi uçup, Muhammet Demir’le beraber fırsatçılığını kullanıp gol attı? Tahminimce çoğunuz bu sorular karşısında sınıfta kaldınız. Abdullah Ercan’ın gençleri dünya devlerine meydan okurken bizler, Kazım Kazım’ın arabasıyla takla atışını, Önder Turacı’nın elinin kesilişini, futbolcuların kelepçeli seks partilerini ve futbolu rant aracı olarak gören bir sürü yöneticinin demeçlerini filan konuşuyoruz. Madenimiz var ama ne yazık ki işlemeyi bilmiyoruz. Mesut Özil’ler, Gökhan İnler’ler, Hakan Yakın’lar kaçıp gidiyor elimizden, kendi evlatlarımız bize karşı oynarken oturup film izler gibi izlemeye devam ediyoruz, gençlerimiz fırtına gibi eserken onların başarılarını görmezden geliyoruz ve sonra da soruyoruz niye başarısızız diye… Bu kafayla gidersek daha çoook “Mehmet olan” Marco’lar, “Mert” olan Marcio’lar, belediye başkanlarının adını alan “Gökçek’ler” görürüz biz, çünkü bunu hak ediyoruz. Benden söylemesi...