Vladi BENBANASTE
Eveeet bir seneyi daha geride bıraktık. Aman yanlış olmasın takvim yılı demek istedim. Hani olay dünyanın güneş etrafında dönme periyodunun bitmesi, yoksa başka bir niyetimiz yok. Onu kutladık tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de, Beyoğlu’nda… Geçen yazımda da belirttiğim gibi daha önceki senelerdeki kötü tecrübemizden dolayı bu defa 1 ay öncesinden yer ayırttık Beyoğlu’nda bir “Mekân” a. O gün senenin son günü olması dolayısı ile “genel ve değişmez kural” gereği işyerinde “o gün” çıkması gereken tüm problemlerin çıkmasını ve artik bitmesini sabırla bekledim… Saat 20 civarı eve aklımda “home… sweet home” düşleri, kulağımda cıngıl cıngıl kızak çeken geyik sesleri eve vardım… Ne yalan söyleyeyim, en candan karşılayan karımdan sonra t-moon oldu. (Çocuklarımın timsah gözyaşları ile alıp, bakacaklarına dair namus ve şeref sözü verdikten sonra canım karıma kalan; kopeğimiz ) Kızım çoktan bir yılbaşı partisine duhul ettiğinden evde yoktu. Oğlum, az sonra biz çıkmadan gelecekmiş… Sevgili karıma yılın son merhaba öpücüğünü verdikten sonra acele ile “ayak; küçük parmaklarımı koruyarak” (bkz bir önceki yazı) duş, giyinmek, taksi… RoşAşana da yılbaşına girdiğimizin bilincinde olarak, kutlamamızın sadece bir takvim yılının bitişine dair olduğunu ruhumuzun derinliklerinde hissederek taksiden indik...
Oda Kuleden girdik, caddeye çıktık… Her yerde bir “ay viş yu e meri krısmıs” melodisi. Ben ise içimden şöyle tekrar ediyorum; “ay vişed (buraya dikkat past tens çünkü bizimki eylülde bitti) yu e meri Roş Aşana, ay vişed yu e meri Roş Aşana, ay vişed yu e meri Roş Aşana … Hepi niu calender yiiiir” caddede gideceğimiz “Mekân” a doğru yürüyoruz… Akın akın Noel baba klonlari geliyor.. Herkesin kafasında kırmızı, ucu beyaz ponponlu bir şapka, ağızlarında “o” üfleyince uzayan “şey” lerden fırt fırt üflüyorlar… Kimileri işi daha da geliştirmiş; beyaz bir sakal-moda mı ne?- ne alakası var bunun bu geceyle? Herkeste bir ecnebi özentisi, bir özünü unutma... Hâlbuki ben Roş Aşana’da roş-baba ile yeni yılımı bir güzel kutlamıştım... Bu icatlar da nereden çıktı?… Gerçi eylül sonu olduğundan adadaydık ve bacadan girip hediye dağıtamadı ama olsun. Böyle böyle düşünürken mekânımıza geldik… Derhal baktım, masada- menüde kuş sütü yok… Benim için çok önemli… “Ben giderim arkadaş. Bu masa beni kesmez” dediysem de “klan” üyelerimin baskısı ile masaya oturdum… Baktım, lokal de klonlanmış Noel baba var m? Kuş sütü yok bari o olsun… Var…Ooohhhh…şükür, içim rahatladı. Yok hayır sonra bütün senem kötü geçer falan neme lazım? Köşede 2 mikrofon durmakta, sanırım canlı müzik var… (ölüsünden pek hoşlanmam o bakımdan ) bulunduğumuz salona bakıyorum her tarafta bizler… Yahu topu topu kaç kişiyiz, yine de nereye gitsen, nereye dönsen “biz” . Bir de işler iyi olsa… Kriz olmasa en az 5 misli gözükecez de, işler kesat, durumlar malum…
Kafam “eksik” olan kuş sütünde olsa da, artık ne varsa idare ediyorum… “Canlı” müzik başladı. (Yazık ki iş yerinde dağıttığım kulak tıkaçlarından yanımda yok. Hayır, kötü söylemiyorlar, problem bende, asansör müziği severim. Böyle soft, kısık sesle, yumuşak yumuşak…) Kulağıma, bir miktar peçete doldurdum, bak şimdi iyi oldu… Bu arada yerimizde duramıyoruz, dans, göbek fıkır fıkır… Salondaki herkes sankim Nesrin Topkapı. Ooh ooooh yandan, yandan… Saatler 12’ye yaklaşıyor… “Takvim” yılının bitmesine az kaldı… O da ne bu mekânda da başladılar Noel baba şapkası dağıtmaya, üfleyince fırt fırt uzayan şeylerden… Kö dyö mö gard… Ben? Noel baba şapkası… İlla bir şapka takılacaksa getirin bir hasidik şapka takayım, ellerdeki su damlalarını atmak istercesine eller bir sağ yukarı, bir sol yukarı dansımı da edeyim… Ama bu, böyle devam edersem, sanırım kimliğimi kaybedeceğim…
Taktık roş-baba şapkamızı , (tüm lokal, eksiksiz) 10… 9 … Filan derken yeni “takvim” yılı geldi. Eskisi? Kral öldü. Yaşasın yeni kral… Geleneksek öpücük krizimizi yaşayıp herkes birbirini sırası ile öptü. Roş Aşana ‘da söylediğim iyi dilekleri tekrar ettikten sonra, biraz sakinleyip oturduk… Bu arada yeni takvim yılının gelmesine çok sevindiğimizden midir nedir, herkes birbirine hediyeler verdi… Roş babamızın hediye ile uğraşacak ne vakti ne de kızağı. Sanırım bu işi, Noel bayana fasona verdi… Canlı müzik devam ediyor… Aksi gibi adamların önünde oturuyoruz, kaçarın yok… Sanatçı sana baktığında mutlaka “şarkıya eşlik eden “ bir misafir görmek hakkı olduğu için göz göze gelmemeye çalışıyorum. Kazara göz göze geldin… Hemen yanındakinin koluna gir ve bir sağa bir sola sallan. “Elleri göriiim, elleri göriiim deyince” dersini iyi çalışmış öğrenci misali iki el birden havaya… Tercihen şarkı sözlerini ezbere bilmek, misafir seçilmeniz için tercih sebebidir… Maksat sanatçılar eğlensin… Saate baktım sabaha daha var ama benim uykum var. Sabah ne var? Uyanınca Sade Kafe de sucuksuz, ama kaşarlı yumurta… Eeee artık eve gitme zamanı gelmiş…
Sayfadaki durum ne? Oooo yerimiz de bitmiş. O zaman iyi - kötü bir seneyi daha geride bıraktık…
Beni sabırla okudunuz… Bir yerlerde görüştüğümüzde desteklerinizi, övgülerinizi sundunuz… Sağ olun, var olun...
Sevgiyle kalın…