Önyargılar

Avram VENTURA Köşe Yazısı
17 Şubat 2010 Çarşamba

Tekel işçilerine destek grevinin olduğu gündü. Duraktan dolmuşa biniyorum. Ön koltukta genç bir kız oturuyor. Ben geçip yerleşmeye çalışırken, şoför “Günaydın efendim!” diyor, genç kız arkaya dönüp gülümsüyor. Ben de gülümseyip onlara günaydın diyorum, ama araca ilk ben bindiğime göre, önceden söylemediğim için eksikleniyorum. Biraz sonra iki kişi daha gelince, hareket ediyoruz. Son binenler birkaç durak sonra iniyorlar.

            Bu arada şoförle öndeki genç kızın hem birbirini yeterince tanımayan, hem de içten konuşmaları ilgimi çekiyor. Kim bilir, sürekli aynı hattı kullanan, birbirine önceden bir göz tanışıklığı bulunan insanlardır diyorum. Bu düşünceler içindeyken, şoför arabayı sağa çekiyor, kıza gideceği yeri tarif ediyor. Bu arada gündüz ne yapacağını, akşam kaçta işinin biteceğini soruyor. Sonra bir kâğıt alıp kendi cep telefon numarasını yazıyor. Saat altıda işten çıkarken onu aramasını, birkaç dakika beklerse yol üstünden onu alabileceğini, yine para vermesi gerekmediğini söylüyor. Bu söyleşi birkaç dakika sürerken ben arka koltukta yitirdiğim zaman için sabırsızlanıyor, yine de ses çıkarmadan bekliyorum.

            Bu arada aklımdan neler geçmiyor ki... Babası yaşında adam, bu kıza sarkmaya mı çalışıyor?.. İş çıkışı kızı alıp gönlünü eğlendirmeyi mi düşünüyor?.. Kim bilir!

            Şoför kızı gönderip arabayı hareket ettirdikten sonra, beklettiği içini özür dileyerek bana bilgi vermek gereksinimini duyuyor:

            -Sabah müşteri beklerken, bu kız geldi. Bana grev yüzünden otobüse binemediğini, elinde yalnızca toplu taşıma kartı bulunduğunu, hiç parasının olmadığını söyledi. Güzel yüzüne baktım, acıdım. O an neler gelmedi ki aklıma... Benim de bu yaşlarda bir kızım var. Ben her gün onun harçlığını verebilirken, gördüm ki bu kızın o şansı da yok! Bu yüzden akşama da onu aldığım yere bırakabileceğimi söyledim. Bütün gün boşa direksiyon salladığımız olmuyor mu, bu da hayrımız olsun!

            Bu sözleri dinlerken, aklımdan geçirdiklerim yüzünden utandım doğrusu. İnsanları tanımadan yargılamanın ne denli yanlış olduğunu bir kez daha görmüş oldum. Şoföre en iyi dileklerimi söyleyip ayrılırken, o sabah iyi bir insana rastlayarak güne başlamanın keyfini yaşadım.

            Doğrusu bu keyfi, başkalarına anlatıp paylaşırken de yaşıyorum. İlk kez gördüğümüz, tanıştığımız kimi insanın mesleğine, giysilerine, davranışlarına bakarak öyle önyargılarla yaklaşıyoruz ki... Ya kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak duygudaşlık kurmaya çalışmıyor ya da kitle iletişim araçlarından duyduğumuz, gördüğümüz, okuduğumuz haberlerin etkisiyle başkalarından olumsuz yönde etkileniyoruz.

            Kendimi bu yanlış yaklaşımlardan kesinlikle soyutlamıyorum. Dile getirmesem de, kimi olumsuz düşünceler ister istemez aklıma takılıyor; ama olumlu bir yanımı da söylemem gerekir: Düşüncelerimi süzgeçten geçirmeyi, onları dile getirmeden de beklemeyi öğrendim! Böylece kendimle ilgili karşımda oluşabilecek olumsuz duygu ve düşünceleri, sanırım az da olsa törpüleyebiliyorum.