Sonbaharı yaşayın

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
29 Eylül 2010 Çarşamba

Sonbahar geldi demiyorum zira hala yazın uzantısı tatlı sıcak günler yaşıyoruz. Bu günlerin en güzel yanlarından biri, üç ay boyunca Ada’da her nedense bir türlü gerçekleştiremediğiniz güzellikleri hayata geçirmektir. Adalı olmaya da gerek yok üstelik. Adaların en güzel zamanı okullar açılıp etraf tenhalaşmaya başladığı anlardır. Hoş, günübirlik gelen Arap turistler arabacı kuyruklarını hiç boş bırakmıyor, ama olsun.

Yürüyüş yaparken, tanıdık veya tanımadık insanlarla selamlaşmak; mola vermek için oturduğunuz çay bahçesinde yan masadakilerle sohbete girmek;  atkestaneleri toplamak; mısırcıdan ‘en sütlü’sünü seçmek kişiye çok doğal gelebilir. Ancak bunları şehir gürültüsünden uzak, bol oksijenli bir ortamda gerçekleştirmek, çok yakınımızda olup da her zaman yararlanmadığımız nimetler.

11 Eylül’de eşimle beraber Adalar Müzesi’nin açılışına gittik. Vakitlice gitmemize rağmen at nalı şeklindeki oturma düzeninde, kenarlarda bir yer bulabildik. Konuşmalar başladı. İlk konuşmayı ancak duyabildik. İkinci konuşmada ses hepten gitti. Üçüncü, dördüncü derken yerimizden kalktık. Söylenenleri işitmedikten sonra serinlemeye başlayan havada boş yere oturmak istemedik. Ve içimiz biraz buruk ufak adımlarla Aya Nikola’dan Maden’e doğru gitmeye başladık. Tabii müzeyi de gezemedik.

İyi ki o gün müzeyi göremedik. Kalabalığın içinde bir bölmenin önünde ne kadar durabilirsiniz ki… Açılıştan iki hafta sonra, havanın kapalı olduğu bir gün Adalar Müzesi’ne gittik. Biletlerimizi veren genç bayan hem bizi yönlendirdi, hem de birçok sorumuzu yanıtladı. Gülen bir yüzün sizi konuk etmesi gerçekten önemli. Sonda soracağınız soruyu baştan yanıtlayayım. ‘Müzeye gitmeye değer mi?’ Kesinlikle evet. Henüz bir nüve.  Her şeyden biraz tadımlık verilmiş gibi. Kanımca yeni açılan bu müze son derece profesyonel tasarlanmış. En ilgi çekici bölümlerden biri de video kayıtları. Vaktimizi mekanı gezmeye ayırdığımızdan video bantları tek tek izledik. Sözlü tarih başlı başına bir zenginlik. Müze, internet yoluyla araştırmacılara hizmet sunacak. Merakla bekliyorum. Mekanı gezerken tek rahatsız edici unsur, oranıza buranıza konan kara sineklerdi. Çıkışta görevliye söylediğimde; ‘Haklısınız, karşıdaki ahırlardan geliyor. Akşam ilaçlıyoruz. Sabah kapıları açmamızla içeri giriyorlar’ dedi. Gerçi arabacılara başka yer tahsis edildi ama her nedense bazıları Aya Nikola’daki ahırları yeğliyor. Umarım Belediye Başkanımız bu konuya bir çözüm getirecektir.

Adalar Müzesi ile ilgili basında birçok yazı çıktı. Ancak oluşumundan, içeriğine varıncaya dek okuduğum en güzel yazı, Hürriyet’te yayınlanan 12 Eylül  tarihli Gila Benmayor’un “Adalar Müzesi” başlıklı makalesiydi.

Üşenmeyin, Hürriyet’in arşivine girin ve yazıyı okuyun.

***

Sukot’u Ada’da yaşamak çok güzeldi. Mevsimin uygunluğu nedeniyle Büyükada Sinagogu’nda kurulan Suka büyük küçük herkese neşeli bir hafta yaşattı.Daha nice bayramlara.

Henüz ‘iyi kışlar’ demeğe dilim varmıyor. Sonbaharı, tüm güzellikleri ile yaşamanız dileğiyle.