Vladi BENBANASTE
Yine yaz geliyor. Bu mevsimi severim, Burgaz’ımı severim. Deniz, güneş, kaminar en barkader, çitlatiyar del çekirdek, tornikos kon tekne ke tyene una amigo, e-setera, e-setera… Ama sıcağını, nemini sevmem. Vıcık vıcık… Adamı pestil eder, enerjisini emer, adaya gelirsin. Hele biraz yukarılarda oturuyorsan, Kabataş’a varmış olmanın heyecanı ile kendine ödül olarak sunduğun ‘adaya varınca denize gireceğim’ hayalin eve varınca yerini bir tembelliğe bırakır... Vazgeçer, oturursun en rahat şezlongun kalıbını çıkartırcasına; yayılarak elinde buzlu bir içecek geçmiş günün muhasebesi kafanda… Büyük bir ihtimal ile gitmezsin denize, menize.
Çalışan aktif olanlar için oldukça cefalı bir ‘sefa’ olsa da; ada çocuklar ve yaşı ilerlemiş olanlar için (bence) bir cennet. Malumunuz yaşı iyiden iyiye kemale ermiş olanların hareket kabiliyeti kısıtlı olur pek bir yerlere çıkmak istemezler. Ada bu bakımdan şehir hayatına oranla biraz daha rahattır, basit ama kullanışlı imkânlar sunar. Mesafeler kısacık, debarkedere, git kulübe, git arkadaşa… Çok daha kolay, çok daha özgürce… Bilenler bilir, Burgaz da dondurmacının yanından başlayan kahveler kulüp istikametine doğru uzar gider. Bu kahvelere, duruma göre, bazen lokanta olur bazen kahve, bazen cafe… Herkesin geçit yerinde konumlandıklarından işlek yerlerdir, sabahın köründen başlarlar, ‘iş’ e gidenler biricik eşlerini yorucu(!) bir Burgaz gününe hazırlanmalarına olanak tanımak için uyandırmaya kıyamazlar, vapur gelene kadar acele bir çay, sandöviç keyfini yaparlar buralarda. Sabah ilk sohbetler, bir akşam öncesinin son dakika gelişmelerinin aktarımı… Erkekler arası gazetelerin yorumu burada yapılır. Bu hareketlilik vakit gece yarısını geçtikten sonraya kadar devam eder. Çekirdek çıtlatmaya, açık havada sigara içmeye, kulübümüzün atraktif havasından bunalanlara iki çift laf etmeye alternatif olur bu yerler. Öğleden sonraları, tabiatın tekerrür eden basit bir kuralı gereği; yaş haddinden yalnız kalan bayanlarına ev sahipliği yapar bu kahveler; şen mi yaslı mı bilinmez ama dullar kahvesi olur akşamüstü melteminde. Masalarda 3–5 ‘yalnız’ bayan, nadiren de olsa kalmış ‘yaşının son örneği’ bir erkeğin kafasını şişirirler. Bir çay bardağına (tiyöl de olabilir veya külah dondurma aşkına geçer keyif içerisinde koooskoca bir öğleden sonra. O yaştakiler için ‘çıkış’ anlamına gelir. Eğlence, gezmece, değişiklik ve sıyrılmadır evin dört duvarından. Kimi zaman, işi uzatırlar izin alacak anneleri veya kocaları olmayanlar çocuklarından ‘izin’ alarak ‘büyük okazyon’; akşam yemeğine lokantaya gidilir, bütçe elverdiğince, şeker, kolesterol, gut ve tansiyon müsaade ettiğince. O zaman, büyük ‘çıkış olur’, senede bir kaç kez yapılan cinsten.
Öğleden sonraları “debarkaderde buluşalım kızlar” şeklinde söyleşilir bir gün öncesinden. Sonra Türkçesi, Fransızcası, Ladinosu, Rumcası birbirine karışarak ‘deriiin’ bir sohbet başlar. “El vapor esta yanaşeyando al iskela” usulü. Enteresandır bizim Türkoladinomuz; çok da basittir bu lisanın kuralları “g” yerine “y”, konulduğunda genel kural öğrenilmiş olur, bir de kelimenin sonu ‘e’ ile bitiyor ise ‘a’ ile değiştirilmesi adettendir. Bazı istisnalar da vardır artık o pratikle öğrenilir… Bicerikli, uti, vapor, kupri, mupak, enni, sifteli, Danderne… yibi… Eee dile kolay beş yüzyılı aşkın konuşulan bir lisanın belki de son temsilcileridir onlar…
Konuşmalara kulak kabartalım;
• Savej, Raşelika me buşko…
• Nö mö dipa... Para kualo de buşko?….
• Me konto ke el marido le deşo munchos i buenos.
• Ke Raşelika ez esta?
• Adyo i tu… Bunadiyar galiba… na Raşelika Benatar janim
• Adyo . Ne zaman öldü bu adam? Daha dün yibi … Repozo en ganeden... Ayde! Bevete el çayiziko.…. Eee? Kontamoz! Kualo le deşo mösyö Benatar?
• Na, unas kuantas kazas en el bodre de la mar, lugar no medişo por ke se verguenso valla yalniz bir ipucu verdi. Birisi Yeniköy’de ana caddede en el jombo eski kadin basbakanin yanindaki konak 8 numero. El otro içinde küçük bir ipucu, en klop kantri ande se arapa el guerko caddesi nomero 1. Unas kuantas kazas en la ada, unas kuantas en la tierra santa en el bodre de la mar, en Herseliya Pituah, ki ona da nonnasından kalmış, en dizingov i en pinat kova, iii. la meyatad de Akmerkez i el kuarto de Galleria,
• Atyo! No me digas! E artik sirti yere gelmez Raşelika nin no??. İ kimbilir a los ijos kualo les deşariya??? Pa… pa… pa…
Böyle tatlı sohbetler, hoş beş ile akşam edilir, iskeleden gelen geçen kesilir, damatlar, gelinler, torunlar, boyfrenkler, görlfrenkler, hepsinin kulakları çınlatılır. Akşam olunca, burako, konkeniko, kanasten, gurubu kulüpten yavaş yavaş evlerine çekilir, yolda tıkanan nefeslerini düzene sokmak için önce Kolomba’nın evinin önünde durup, taze dedikodular anlatılır, ikinci durak Sümbül’ün evinin bahçesi; onlar henüz izinli değiller, istedikleri zaman sorti yapamazlar, öyle dışarıda yemek filan, akıllarından bile geçmez. Peki, bunlar neden mi evde. “zavalli de Zimbul…. Tyeno marido!!! No puede vinir.” bir kaç seneye o da yelir…. Si dyö vö….
Sevgiyle kalın…
Not: Ladino bolümler yazarını bilmediğim (her kim yazdıysa ellerine sağlık) mal beyanı e-mailinden, alınıp SK tarafından derlenmiştir teşekkürler…