Şehir manzaraları

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
20 Mayıs 2010 Perşembe

“Ada yazılarına ne zaman başlayacaksın?” diye soran okurlarım var. Kimi kez istekler doğrultusunda yazdığım doğrudur. Ancak, bu kez erken başlayan sıcaklara karşın henüz ada havasına giremedim. Hafta sonunda, diğer senelere oranla akın akın gelen günübirlikçiler yaptıkları müzik yayınları ve çıkardıkları gürültülerle insanı geldiğine pişman ediyor. İskeleden çarşıya vardığınızda ise o güzelim manavların yerini kebapçılar istila etmiş. İçinizi bayıltan et kokuları havaya karışmış. Bu manzara yaz aylarında da değişmeyecek. Esnaf memnun. Değişimden memnun olmayanlar, biz adanın eskileriyiz. Bunca olumsuzluğa rağmen gene de adamızdan vazgeçemiyoruz. Havalar biraz daha ısındığında, hafta arasında evimize taşınacağız. Her zamanki gibi de, yaşantımızı çok gerekmedikçe, hafta sonları iskeleden uzak durarak geçireceğiz.

***

İstanbul çok büyüdü. Şehrin kalabalıklaştığının tabii ki bilincindeyiz. Ancak çoğumuz dar bir çevrenin içinde yaşamayı sürdürüyor.

Geçen Pazar günü bir dost düğününe katılmak için karşı tarafta bulunan bir otele gitmek üzere yola çıktık. Belli bir güzergaha gelince neye uğradığımı şaşırdım. Sanki İstanbul’da değil, yeni oluşan bambaşka bir şehirdeydim. Çoktandır duyuyordum, ancak ilk kez gözlerimle tanık oldum. Yörenin adı; Ataşehir. Düzgün bir imar planı oluşturulmuş. Küçük gökdelenlerden oluşmuş siteler şimdiden bir kasaba konumunda. Yaklaşık her sitede bir banka, alış veriş merkezi, pizzacı, spor merkezleri ve en güzeli bol yeşil alan bulunuyor. Yeni inşaatlar hızla devam ediyor. Ataşehir’i benden önce tanıyanlar, buraya yerleşenler arasında, karşı tarafta oturan ailelerin yeni evlenmiş çocuklarının çok sayıda olduğunu söylüyorlar.

Malum Pazar günü bir şampiyonluk maçı vardı. Söz konusu Fenerbahçe-Trabzonspor karşılaşması olunca, davetli olduğumuz düğüne ulaşmak için gidiş ve dönüş trafiğinden çekindik. Neyse ki, çok fazla sorun olmadı. Davetlilerin bir bölümü otelin lobisinde bulunan dev ekrana takıldılar. Kokteyli televizyonun önünde geçirenlerin sayısı azımsanacak gibi değildi. Futbol  böyle bir hastalık işte…

Yemeğin ortasında Bursaspor’un şampiyon olduğu haberi geldi. Sıkı bir Fenerli olan eşim bile, Bursa’nın kazanmasını takdirle karşıladı. ‘Fener bu yenilgiyi hak etti. Bu kadar olanakla şampiyonluğu kaçırmak, inanılır gibi değil’ diyenler çoğunluktaydı. Garibim Fener… Neyse ki, o gece mutlu bir ortamın içindeydik. Maç kritiklerini dinlemek yerine  barkovizyonda genç evlilerin fotoğraflarını izledik. Sandra ve Aron Güner’e sonsuz mutluluklar diliyorum.