İsrail Devlet eski Başkanı tecavüz ve tacizden suçlu bulundu. Bu haberi ilk okuduğumda tepkim “işte demokrasinin zaferi” demek oldu. Ancak konu ile ilgili haberler gelmeye devam ettikçe ilk baştaki sevincim yavaş yavaş söndü. Katsav’ın kurtulmak için yönlendirdiği tanıkları, düzmece delilleri ayarlaması bir bir ortaya döküldü.
Böyle bir adamı kim seçti, bir ülkenin başına nasıl geçebildi? Şu anda ona oy verenler nasıl hissediyorlardır merak ediyorum. Hele Şimon Peres gibi ülkesini en iyi şekilde temsil eden, kültürlü, saygın bir aday varken nasıl Moşe Katsav devlet başkanlığına seçilebildi. İnanılmaz.
Bu davada beni asıl rahatsız eden ise Katsav’ın olaylara verdiği reaksiyon oldu. Bir suç işledin ve yakalandın, yargılanacaksın. Hem kendi adına hem de mevkiine leke süreceksin, neden görevinden istifa etmedin? Neden seni suçlamalarına sonra da görevden uzaklaştırmalarına izin verdin? Aslında cevabını tahmin edebiliyorum: çünkü paçayı sıyırabileceğini düşündün. Ben devlet başkanıyım. Tüm ülkeyi yönetiyorum hallederim, çözerim bu ufak pürüzü diye düşündün. Belki şikayetçileri vazgeçirir belki de hakimleri manipüle ederim dedin. Ama olmadı.
Ülkenin bir numaralı vatandaşı olma onuru bahşedilmiş olan Moşe Katsav’ın bu suçları işlemesi, bu mevkiinin saygınlığına gölge düşürdü. İsraillilerin yerine kendimi koymaya çalışıyorum ve “aldatılmışlık” ilk hissettiğim duygu oluyor. Eminim ki Knesset’tekiler onu seçerken Katsav’ın bu sapkınlıklarından haberleri yoktu. Ancak bir ülkenin en önemli görevine birini seçerken seçim vaatleri kadar adayın kişiliği, kültürü, duruşu, saygınlığı, ülkesini temsil etme yeteneği de önemli kriterler olmalı.
Demokrasinin zaferi, yargının bağımsızlığının kanıtlanması olarak lanse edildi bu mahkumiyet. Hakimlerin cesareti övüldü. Öyle mi gerçekten?
Zaten demokrasi ile yönetilen bir ülkede yargının bağımsız olması bir şart değil mi? Kanun önünde her birey eşit değil mi demokrasilerde? O zaman neyi alkışlıyoruz?
Belli bir mevki veya maddi güçte olan kişilerin bu durumlarını avantaja dönüştürmesine alışıksanız ancak bu durum alkışlanır, cesaret övülür. Çünkü içten içe Katsav suçlansa bile, görevden uzaklaştırılsa bile bir şekilde aklanacağını düşünürsünüz. Çark böyle dönüyor dersiniz.
Oysa demokrasilerde hiçbir unvan, mevkii veya maddi güç kanundan üstün değildir. İsrail de demokrasi ile yönetiliyor. Ortadoğu’daki tek demokrasi olarak anılıyor. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde sonucun farklı olacağını düşünmemeli insan. Yoksa üçüncü dünya ülkelerinden ne farkları kalırdı?
İsrail yargısı önemli bir testten geçti evet, ancak demokrasi için zaten olması gereken bir prosedür ve sonuçtu. Burada asıl alkışı tüm toplumsal önyargılara rağmen cesaretlerini toplayıp kendilerine tecavüz ve taciz eden Katsav’ı şikayet eden kadınlar hak ediyor. Hukuksal anlamda eşit görülse bile toplum önünde kadın erkek eşitliğinden özellikle de doğu kültürlerinde bahsetmek biraz zor. Katsav belki de buna, toplumsal önyargıya güvenerek mahkum edilmeyeceğini sandı.
Yargının aldığı bu karar ile kanun karşısında kadın-erkek eşitliği bir kez daha tescillendi. Yaşananlar İsrail Devleti için basit bir durum değil ancak alınan karar ve karara verilen toplumsal destekle ülkedeki demokrasinin bu olaydan güçlenerek çıkacağını umuyorum.