Geçenlerde ntvmsnbc’nin web sitesinde, geçtiğimiz hafta başlayan Muhteşem Yüzyıl dizisi için 25 günde 75,000’i aşkın şikayet geldiğini okudum. Dizi, fragmanın yayınlandığı ilk günden itibaren Osmanlı tarihini yanlış aksettirdiği gerekçesiyle şikayet edilmiş. Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçmesinin ardından, tahminimce fragmanlarda gösterilen harem sahneleri halkın tepkisini çekmiş ve daha dizi başlamadan şikayetler başlamış.
Maalesef merakıma rağmen dizinin ilk bölümünü henüz seyredemedim, fakat bugün Digitürk Plus’ın vod bölümünde kayıtlı olduğunu öğrendim. Nebahat Çehre, Halit Ergenç ve Okan Yalabık gibi sanatçıların oynadığı diziye, bu senenin birbirinden kötü yeni dizilerinden sonra bir şans verilebilir diye düşünüyorum. Halkımız şikayet etmekle yanlış veya doğru yaptı demek istemem, bir diziyi seyretmeden bu yorumu yapmak doğru olmaz. Ancak toplum olarak genel anlamda şikayet etmeyi çok seviyoruz; hani Amerikan filmlerinde yeni yılda değiştirilmek istenen huylar vardır ya… 2011’de değiştirebileceğimiz tek bir huy varsa, kendim ve çevremdeki çoğu kişi için bunun şikayeti azaltmak olduğunu ümit ediyorum.
***
Dikkat ederseniz şikayeti azaltmak diyorum, sigara tiryakilerinden duyduğum “sigarayı azaltmak” der gibi. Şikayeti tamamen bırakmak oldukça zor. Bugün sabah işte başlayan, akşam yatana kadar devam eden içimden ve dışımdan ettiğim şikayetleri düşünüyorum; Nescafe’nin tadı değişik, şikayet… Trafikten nefret ediyorum, şikayet… Telefon en meşgul anlarda çalar, şikayet… Dönüş trafiğinden nefret ediyorum, yine şikayet… Evde yemek kalmamış, burası da şikayet için müsait ancak o konuda çok pratiğim. Eve geç varıldı, mecburen internetten ısmarlanıyor. Yoğun bir iş gününün ve ondan daha da yorucu dönüş trafiğinin ardından köşe yazısı yazılacak, yine şikayet… Bugünkü şikayetlerimin neyse ki kahve için olanı haricinden hepsini içimden yaptım. Evreni kelimelerimle fazla kirletmedim, fazla negatif enerji saçmadım. Belki içimi kirletmişimdir…
***
Şikayet etmek kolay.
Markette ekspres kasada beş yerine yedi maddeyle yanaşan kişiye, trafikte sinyal vermeyene, köprüden geçerken bozuk parasını bulamayana, asansörü gereğinden fazla tutana…
Ancak şikayet etmek ile hakkınızı aramak arasındaki ince çizgiye 2011 yılında da mutlaka dikkat edin. Şikayet etmemek, tepkisiz kalmak, hakkınızı aramamak değil. Örneğin bir lokantada garson siparişimi yazmayıp, yanlış bir yemek getirdiğinde onu geri göndermeye devam edeceğim 2011’de de. Arkadaşlarımın “Yazık garsona” ya da “İstersen değişelim, ben onu yerim” yorumlarına yine kulağımı tıkayacak, onun istediği değil, kendi istediğim yemeği yiyeceğim. O da belki not almayı öğrenecek bu tecrübeyle.
Hele hele kapalı alanda sigara içenler şikayetten nasibini alacaklar. “Daha az şikayet” dedim, sıfır şikayet demedim ki…