“Vayahanu bamidbar vayihan şam Yisrael neged aar – onlar çölde kamp kurdular ve Yisrael orada dağın karşısında kamplarını kurdular.” (Şemot 19/2)
Tora’nın alınışından önceki olayların gelişimi tarihsel bir olayı nakletmekten ziyade Tora için bazı önkoşulların gerçekleşmesi şeklinde açıklanmalıdır.
Raşi cümlede yer alan ‘vayihan’ sözcüğünün tekil ve çoğul formlarının birlikte verildiğine işaret eder. Hem tekil olarak ‘vayihan’ , hem de çoğul olarak ‘vayahanu’ kullanılmaktadır. Benzer şekilde Tanrı On Emir’i verdiğinde önce tekil olarak “anohi Ad... E.loeha” demiş arkasından da ‘E.loehem’ şeklinde çoğulunu kullanmıştır. Boş yere hiçbir sözcüğü kullanmayan Tora neden bu şekilde tekil ve çoğul anlatımları birlikte kullanmak gereğini duymuştur?
Çoğul formun kullanımı anlamak kolaydır. Bir topluma hitap edildiği zaman çoğul olarak konuşmak son derece olağandır.
Tekil formun kullanımı ise burada Bene Yisrael’in bir toplum olarak sergilediği ‘birlikteliği’ anlatmaktadır. Tora almak üzere Sina Dağı’nın eteklerinde bulunan toplum tek bir insan gibi gerçek bir birliktelik içindedir. Bu birlik ve beraberlik bizlere Tora’yı almak ve Tanrı’nın sesini bizzat duymak gibi çok yüksek bir ruhani seviyeye taşımıştır. Aslında bu gün de bizler bu birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz zamanları yaşıyoruz. Toplum arasındaki ‘sinat hinam’ türünden çekememezlik ve ‘laşon ara’ kullanımı toplumun birlikteliğini günden güze azaltmakta ve bizleri çok tehlikeli durumlara doğru sürüklemektedir.
Tora her birimize ferdi olarak da verilmiştir. Her insan 613 mitsvayı uygulamaktan kendi başına sorumludur. Bu durum teknik olarak imkânsızdır. Hiç kimse tek başına 613 mitsvanın tamamını uygulama şansına sahip değildir. Kohenler için olan mitsvalar bir Yisrael tarafından uygulanamaz. İlk çocuğu kız olan bir kişi ‘pidyon aben’ mitsvasını uygulayamaz. Yargıçların durumu ile ilgili mitsvalar uygulanamaz. Kısacası tümünü uygulamak imkânsızdır. O halde bir insan nasıl olur da 613 mitsvayı uygulamaktan sorumlu olabilir?
Bilgeler burada önemli bir gerçeği bizimle paylaşırlar. Bir kişi koluna ve başına Tefilin taktığı zaman bu mitsva sadece kol ve başa özgü değildir. Bütün vücudun yaptığı bir mitsvadır. Benzer şekilde birlikte olan bir toplumdan bir kişi bir mitsva uyguladığı zaman bu mitsvanın değeri birlik ve beraberlik içinde olan bütün bir toplum tarafından paylaşılır ve hissedilir.
Ne acıdır ki günümüzde biz kendimizi bir parçalayıcı olarak yönlendirmekteyiz. Bölünmüşlük sadece toplumu zayıflatmakla kalmaz aynı zamanda kişinin uygulayamadığı mitsvalardan nasibini almasını da engeller.
Her insan bazen son derece kibirli ve bencil bile olsa benliğinde olumlu birtakım davranışları da barındırır. Toplumdan bölünmüşlüğü uzaklaştırmak, sadece kişisel anlamda değil aynı zamanda toplumsal olarak da paha biçilmez bir yarar sağlayacaktır.