Ortaokuldaki tarih dersleri…

Köşe Yazısı
27 Ocak 2011 Perşembe

Benim gibi 1980’lerin sonunda ortaokula başlayan ve kredili sisteme geçmeden mezun olan jenerasyonda okumuş öğrencilerin korkulu bir rüyası vardı; ikmale kalmak. Kabul etmek gerekir 1980’lerin sonunda okula gitmek çok daha sevimsizdi; gerçek anlamda yabancı okullarda okuyan azınlığı saymazsak, benim gibi İngilizce eğitim veren köklü –veya köksüz- iki dilde eğitim veren Türk Okulları’nda okuyanların işin daha zordu. Amerika’daki üniversite eğitimime başlamadan önceki Türkiye’de geçen 12 senelik eğitim hayatımda, ilkokul 3’de flüt çalamıyorum diye hakaret eden müzik öğretmeninden, orta 1’de sınıfta ses çıkaran öğrenciyi bulamadığı için bütün sınıfın eline cetvelle vuran Türkçe öğretmenine, “Aslında seni bu sözlüden geçirebilirim ama akıllı ve tembel olduğun için iki not daha düşük vereceğim” diyen Amerikalı İngilizce öğretmenimize kadar her türlü “garip ama gerçek” okul anısını yaşadım İstanbul’un eski ve köklü okullarının bazılarında.

***

İkmale kalma stresi ne kadar önemsiz bir dertmiş aslında. İnsan bunu liseden mezun olduktan uzun yıllar sonra idrak edebiliyor. Sonunda hiç ikmale kalmadan okul hayatımı tamamlayabilmeme rağmen, o yaştaki önemsiz stresi keşke hiç yaşamasaydım diyorum.

Beni ikmale bırakmaya meraklı hocaların en başında olan bir tarih öğretmeniydi. Okul hayatım boyunca “Juel kalksın tahtaya” diye beni sözlüye kaldıran ve tüm tarihleri bir günlüğüne ezberlememe sebep olup, tarihi olayların neden geliştiğini ilgimizi çekecek bir formatta anlatamadığı için de, aynı günün gecesinde unutmama sebep olan tarih öğretmenimiz…

***

Tarih dersleri bende öyle bir fobi yaratmış olmalı ki, üniversitede almak zorunda olduğum tek bir tarih dersini son senemin son sömestrine bıraktım. Senelerce süren ve ezberleyip unuttuğum Osmanlı Tarihi’ne fazlasıyla doymuş olduğumdan daha hoşuma gideceğini düşündüğüm Rönesans Tarihi dersini seçtim. Ortaokul tarih derslerimden çok daha güzel bir tecrübeydi, olayları anladım, olayları tartıştım, hiçbir şey ezberlemeden, keyifle okuyarak geçtim o dersi.

***

Bu aralar en çok tartışılan dizilerden biri de Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığını anlatan Muhteşem Yüzyıl dizisini ortaokulda seyretseydim eğer, dizinin kısmen kurgu olduğunu algılamama rağmen tarih derslerine daha çok ilgi duyabilirdim. Diziyi seyrettikten sonra bu kadar eleştiri almasına katılmadım. Her bölümün başında belirtildiği gibi tarihi olaylardan esinlenerek kurgulanmış bir hikâye. Kitapçıyla geçen hafta yaptığım kısa sohbette bana diziden sonra Hürrem Sultan’la ilgili kitapların satış patlaması yaşadığını söyledi. Beni bile tarih dersi antipatime rağmen, uzun yıllar sonra Hürrem Sultan –ve dolaylı yoldan olsa da Osmanlı Tarihi- ile ilgili bir kitap okumaya başlattığına göre belki de bu dizi o kadar kötü değildir. Tarihimizi anlamamız açısından kıyıdan köşeden faydası olur. Kim bilir… Beğenmeyen de her zaman başka bir kanala geçiş yapabilir.

***

Sevdiğim bir Afrika atasözü “Aslanlar tarihçilere sahip olana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıları yüceltecek” der. Değerli tarihçilerimizin, çok değerli çalışmaları var. Yeter ki bunu küçük yaşta çocuklara ilgiyle okutabilecek öğretmenler olsun…