Hepimizin zaman zaman kafamızın karıştığı, ne yapacağımızı bilemediğimiz, enerjimizin düştüğü, içinden çıkılmaz bir halde hissettiğimiz olmuştur. Hayat iniş ve çıkışlarla doludur. Bazen inişte olduğumuz zamanlar yaşarız ve ne yapacağımızı bilemeyiz ya da hiçbir şey yapmadan kafamızı kuma gömüp yüzleşmemiz gereken ile yüzleşmek istemeyiz. Çünkü o an için bize çok ağır geliyordur, korkuyoruzdur, başa çıkamayacağımızı hissediyoruzdur ya da uğraşmak için gereken enerjimiz yoktur. Hepimiz dereceleri farklı da olsa böyle zamanlar yaşamışızdır.
Eskiden böyle zamanlara hayatımın en zor dönemleri diye bakardım, ancak şimdi biliyorum ki bu dönemler gelişimin olduğu, beni bir sonraki seviyeye taşıyacak çok değerli deneyimlerdir. Her şey yolunda giderken ve bizi zorlayan bir şey yokken gelişim yoktur.
Elmas ilk başta değersiz bir kömür parçasıdır. Milyonlarca yıl boyunca çok fazla ısı ve basınçla elmas haline dönüşür. Hayatta deneyimlediğimiz zorluklar karşısında hissettiğimiz baskı da bizi elmasa dönüştürebilir. Bunun için milyonlarca yıl beklemeye de gerek yoktur! Bu olayların başımıza gelmesindeki değeri anlayıp algımızı değiştirdiğimiz anda elmas olmaya giden yola girmiş oluruz. Şu anda hayatınızda sizi zorlayan bir duruma odaklanın ve kendinize onu başınıza gelen çok değerli bir olay olarak görme iznini verin. Bu sorun sizi ne yaparak bir elmasa dönüştürmek üzere? Size ne kazandırıyor?
“Yaşamın sorunlarını çözmenin tek yolu onları çözmektir!”. Bu cümle çok basit olmakla beraber insanların çoğu tarafından tam anlamıyla anlaşılmamış olan bir gerçektir. Çünkü önce sorunun sorumluluğunu almamız gerekir. Bu benim sorunum değil diyerek çözemeyiz. Bir sorunu ancak “bu benim sorunum ve bunu çözmek de bana bağlı” dersek çözebiliriz. Sorunu hava durumuna, başkalarına, ekonomik krize, savaşlara, yaşadığınız yere ve daha pek çok nedene dayandırmak tabii ki en kolayıdır, ama gerçek böyle değildir. Şimdi derin bir nefes alın ve sorununuza bakarak şöyle deyin: “Bu benim sorunum ve bunu çözmek bana bağlı”.
Sorumluluğu aldığımız anda çözümü olmayan problem yoktur, çözüm yolunu keşfetmektir önemli olan. Problemin ne olduğunu netçe görebiliyor muyuz, çözüm yolları nelerdir, gerçekten istediğimiz nedir, buna ulaşmanın yolları nelerdir, buna ulaşmak için bizim yapmamız gerekenler nelerdir (başkalarından beklediklerimiz değil). Ben sorumu defterime yazıp altına aklıma gelen bütün çözümleri içimden geldiğince yazıyorum. Çok yararı oluyor. Bilinçaltına ulaşmanın yollarından biri içinizden geldiği gibi yazmaktır. Bunu her konuda yapabilirsiniz.
Problem verilirken, anahtarı da verilir, hiçbir problem anahtarsız değildir ve cevap da içimizden gelir. Cevap içimizde bizim onu bulmamız için beklemektedir. Sadece kendimize doğru soruyu sormayı bekler. Soruyu “nasıl ” veya “ne yapmam gerekiyor” şeklinde genel olarak sormak daha doğru cevaba ulaşmamızı sağlar. Doğru soru sorulduğunda kapı açılır ve cevaplar bir bir bilincimize gelmeye başlar. Bazen cevap bir anda zihnimize gelir, bazen biri söyler, bazen bir yerde okuruz, bazen rüyamızda görürüz. Bir şekilde cevabı alırız. Bize konuşan insanları can kulağıyla dinlemeli, yargılamadan o an’da bulunmalıyız. Cevabın kimden geleceğini hiçbir zaman bilemeyiz. Hiç beklemediğimiz birinden de cevap gelebilir. O yüzden yüzde yüz uyanık ve cevabın geleceğinden hiçbir kuşku duymadan etrafımızda olanları izlemeliyiz. Cevap geldiğinde de onun doğru cevap olduğunu biliriz. Bu biliş de içimizden gelir.
Zorlandığımız zamanlarda gelişmekte olduğumuza inanır, sorunun sorumluluğunu üstlenir ve cevapların bir bir verileceğine güvenirsek krizleri çok daha kolay ve farkındalıkla atlatırız. En büyük güç içimizdedir! Üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir problem hayatımızda yer almaz. Hiç birimiz yalnız değiliz. Yeter ki yardımı istemesini bilelim ve yardım geldiğinde bilinçle alıp şükredelim...