Açgözlülük insanın doğasında var. Sistem izin verdiği ve hatta kamçıladığı için açgözlülük mali kriz olarak baş gösterdi. Aslında açgözlülüğün her türünü her gün zorluyoruz. Yaşam açgözlülüğü, para açgözlülüğü, aşk açgözlülüğü…
Oliver Stone ilk Wall Street filmini çektiğinde sene 1987 idi. Film, kazanma iştahı sonsuz derecede kabarmış bir borsa simsarı olan Gordon Gekko’nun kazandıklarını yeterli görmeyip yolsuzluğa karışmasını anlatıyordu. Zaman içerisinde Gekko bir ikon haline geldi. Forbes’in kurgu karakterler arası zenginler listesine girdi. Bu hikaye sanırım gerçek bir finans dehası olan Michael Milken’den esinlenerek oluşturulmuştu. Gekko, insanın doğasında olan ‘açgözlülük’ özelliğini yasallaştıran söylevler veriyordu film boyunca. Zaten içinde Milton Friedman’ın da bulunduğu pek çok ekonomist sadece açgözlülüğün var olduğu toplumların gelişebileceğini, diğerlerinin ise yerinde sayacağını savunmaktaydı.
Geçenlerde bu filmin devamı olan ‘Wall Street: Para Asla Uyumaz’ı izlerken 2008 ekonomik krizini capcanlı takip etmiş insanlar olarak bütün resmi görebildik. Film çok anlaşılır olmasa da son üç senedir yaşadıklarımızın bir sunumu gibiydi. 2008 deki kriz öncesi finans piyasalarında çok hızlı yükselişler görülmekteydi. Finansçı olmadığı halde, neye yatırım yaptığını tam da bilemeyen pek çok bilinçsiz yatırımcı paralarını tam şeffaf olmayan fonlara akıtıyor, bu tür yatırımlara kuşkuyla bakanlar ise enayi olarak görülüyordu. Yatırımcıların para akıtma hızı fiyatları yükseltiyor, bütün finansal enstümanlar gerçek değerinin çok üzerinde işlem görüyordu. Tüm sürekliliğin krediye dayandığı bir sistemde parasını kaldıraç yaparak tekrar bu çarkın içine sokanlar çoğunluktaydı. Mevcut emlaklarını kredi için teminat olarak gösteren orta halli yatırımcılar da artık sistemin bir parçasıydı. Serbest piyasa açgözlülük piyasasına dönüşmüştü. Paranın uyuması veya az getiri getirmesi, sistemin coşkusunu tatmış pek çok kişi tarafından artık kabul edilemezdi.
Bu çarkın durma sinyalleri verdiği gün bile pek çok yatırımcı ne olduğunu anlayamadan grafikleri umutla izledi. Filmde de kendisine verilen 1,5 milyon dolarlık ikramiyeyi tereddüt etmeden çalıştığı finans şirketinin hisselerine yatıran ana karakter Jake, ertesi gün hisselerin %50 değer kaybetmesi sırasında satıp zararsız çıkabilecekken durmayı yeğledi…
2’yi hakkıyla alabilecekken 6’e yeltenerek 0’a talim etme durumunda kalmaya ne denir sizce? Açgözlülük? Şanssızlık? 2008 mali krizinden sonra yaralarını sarmakla uğraşan yatırımcılar bir daha asla bu tür riskler almam diye eminim kendilerine sözler vermişlerdir. Ve nitekim 2 yıldır da bu sözlerini tutmak için hayli çaba sarf ediyorlardır. Hâlbuki belki de en iyi yatırımlar ortalık kan revan içindeyken yapılanlardır. Nitekim bu devam filminde de Gekko kızına ait olan 100 milyon doları kısa bir süreliğine ondan aşırıyor, sonra da 10 misline çevirip kızına ana parayı iade ediyordu.
Benim anladığım şu: Açgözlülük bir sabittir. Krizden sorumlu tutulamaz. ‘İnsanlar olmasaydı kriz olmazdı’ demek kadar anlamsız bir suçlama olur bu… Açgözlülük insanın doğasında var. Sistem izin verdiği ve hatta kamçıladığı için açgözlülük mali kriz olarak baş gösterdi. Aslında açgözlülüğün her türünü her gün zorluyoruz. Yaşam açgözlülüğü, para açgözlülüğü, aşk açgözlülüğü… Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve beynimizde onlara bağımlı oluşumuz…
Ve ‘başkaları’ bizden fazlasını elde etmeye başlayınca tarihi unuturuz… ‘Kazananlar’dan olmak isteriz. İlkel dürtü tekrar kendini gösterir…