Çoğu zaman hayatımızda yeniye adım atarken geçmiş deneyimlerimiz bizi yönlendirir. Eğer o konuyla ilgili geçmiş deneyimlerimiz bize göre başarısız, acı dolu, korkutucu ve iyi hissettirmeyen deneyimler ise aynı şeyleri tekrar yaşamamak adına yeniye adım atmak istemeyiz. İşte bu nokta, aslında hayatı yaşamaktan vazgeçtiğimiz an olabilir.
Örneğin daha önce başarısız ilişkilerde bulunmuş biri, hayatına yeni giren biriyle tekrar aynı şeyleri yaşayacağı korkusuyla ilişkiden uzak durabilir. Kendince genellemelere girebilir ve aynı acıları yaşamak onu çok korkuttuğu için yeniye adım atmak istemez. Böylece çok mutlu olabileceği bir ilişkiyi henüz başlamadan bitirebilir.
Ya da sınavlarda bir süre istediği başarıyı gösteremeyen bir öğrenci önündeki sınavlardan da hep aynı notları alacağını düşünerek çalışmayı bırakabilir, ya da hedeflerini küçültebilir.
Ya da daha önceleri iş hayatında istediği sonuçları alamayan kişiler tekrar iş hayatlarında bir yenilik yapmaktan, başaramayacaklarından korkarak onları maddi manevi tatmin etmeyen işlerde mutsuz da olsalar çalışmaya devam edebilirler.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Hayatımızın her alanına yayabiliriz bu durumu. Geçmiş deneyimlerimiz tabii ki önemlidir. Bu deneyimler bize bir daha neyi yapıp yapmamamız konusunda çok öğreticidir. Onlara bakıp, bizi ileri götürmeyen davranışlarımızı tespit edip, onları tekrarlamamamız bizi istediğimiz yere taşırken bize zaman kazandırır. Geçmişte yaşadıklarımız hoşumuza gitmiş olsa da, olmasa da çok değerli deneyimlerdir. Hatta biraz daha ileri gidip “hata” diye nitelendirdiğimiz hiçbir olayın “hata” olmadığını düşündüğümü söyleyeceğim. Sadece deneyim vardır. Bizi ileri taşıyanlar bize göre “iyi “ oluyor da, beğenmediklerimize neden “hata” diyoruz? Oysa ki deneyim, deneyimdir ve hepsi bu gün olduğumuz hale gelmemizi sağlamıştır. Hatta “hata” diye nitelendirdiklerimiz, en fazla öğrenmenizi sağlayan deneyimlerdir.
Yeniye adım atarken, geçmiş deneyimlerimizden faydalanalım. Ancak korkularımızın, endişelerimizin, kendimizi “başarısız” olarak etiketlediğimiz deneyimlerimizin hayatımıza yeni giren deneyimlerimizi yaşamamıza engel olmasını, ya da bizi onlardan uzaklaştırmasını önleyelim. İçimizde bizi “ yine aynı şeyler yaşanacak, yine mutsuz olacaksın, yine başarılı olamayacaksın, yine seni üzecek, bu filmi sen daha önce de seyrettin ” diyerek sabote eden sesi duyalım. Bu ses bizi hayatı yaşamaktan uzaklaştıran sabotajcının sesidir. Tekrar üzülmemek adına bizi olduğumuz yerde tutan, nefes aldırmayan, hata yapmaktansa hiç adım atmamamız ve olana boyun eğmemiz gerektiğini söyleyen sestir. Bu sesin amacı bizi korumak olsa da, buna yaşamak denmiyor. Bildik, güvendik ama yaşadığımızı hissetmediğimiz alanlarda durmak bizi hayattayken yavaş yavaş öldürüyor.
Kendimize sınırlarımızı aşma izni verelim. Bizi kısıtlayan düşünce ve inançlarımızdan soyutlanalım. Bize hayatı doyasıya yaşatmayan korkularımızın farkına varalım ve karşımıza çıkan fırsatlara, yüreğimizin bize götürmek istediği deneyimlere kucak açalım.
“Her şeye tekrar, yeniden başlayabilir miyim?” sorusu çok güçlü bir sorudur. Bu defa yaşayacaklarınızın elinizde olduğunu hissetmek, daha önceki deneyimlerinizde öğrendiklerinizi uygulamak ve karşınıza çıkan olaya veya kişiye ve kendinize bir fırsat vermek sizin tekrar hayata dönmenizi sağlar. Bu defa korkularınızla hareket etmeden tamamen sevgiyle hareket etmenin sizi kendinizi hapsettiğiniz o alandan çıkmanızı sağlayacağını bilirsiniz. Korkularınızın sizi durduramaması cesaretinizin yerine gelmesini sağlar. Hayatınızın o alanında gerçekten neyi istediğinizi bulmanızı sağlar. Kendinize bu yeni deneyimleri yaşama hakkı tanıdıkça korkulacak bir şey olmadığını görür, hayata ve kendinize güven duymaya başlarsınız, kendinizi güçlü hissedersiniz. Sonuca değil sürece odaklanırsınız. Yaşadığınız anların keyfini çıkarmaya başlarsınız.
Hayat boşa atılamayacak kadar değerlidir. Mark Twain’in dediği gibi “Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık... Rüzgârı arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin…”