12 teen-or

Köşe Yazısı
15 Aralık 2010 Çarşamba

Vladi BENBANASTE


4 Aralık Cumartesi günü klan arkadaşlarımla TİM’de “12 Tenor” gösterisine gittik. Bu kararımdan dolayı, kendimi tebrik ettim. Bir bizim aklımıza gelmiş(!!) bu gösteriye gelmek. Gösterinin başlamasına bir saat kala evden çıktık, trafik filan olur diye. ‘Malum ekonomik kriz var! Herkes parasızlıktan evde oturuyor ya, bu sebeple yollar çok kalabalık olabilir’ diye düşündüm ama korktuğum olmadı, TİM’in bulunduğu sokağa girince, sonradan otopark için olduğunu anladığım uzuuuunca bir konvoya takıldık, 10 TL gibi makul bir ücret karşılığı otoparka girdik. Akın akın araba, akın akın insan… Zaten bilet alımına karar vermekte 1-2 saat geciktiğimiz için maalesef(!) 3. kategori yerde bilet bulabildik… Üzgünüz… Yahu bu insanlar ne çabuk karar verip, talan ediyorlar bu biletleri? “Kalmadı, bitti” derken “nerede yer var ise, oradan ver… Maazallah biletler hepten biter, böyle bir gösteriden mahrum kalacağız alimallah, ne olur sonra halimiz” şeklinde biletlerimizi aldık. Gösteri merkezinin kapısında; mezuza, içeride de hanukiya olsaydı Şabat sonrası rahatça yakıverirdik Hanuka mumlarını. Bu kadar opera sever, sanat düşkünü bir toplum olduğumuzu bilmiyordum. Burgaz, Büyükada toplanmış, hepsi orada. İğne atsan yere düşmez. Ben denedim, kimi aradın, kimi aramadın, kimi çoktandır görmedin, hepsi orada. Kayda değer bir gösteri olursa “mozotros; prima presente”

Kapı önünde küçük guruplar halinde birbirimizi beklerken, herkeslerle selamlaştık, öpüştük, koklaştık. Elemanlar tamam olunca içeri girdik. Ufak bir sorun; aynı bilet numarasında üç kişiyiz… Ben diyorum “bu yer benim”, o diyor “hayır benim”… Hayır kucak kucağa oturalım diyecem, cüssem müsait değil… Sonunda ‘yer gösterici’ beyefendi; birilerini alıp başka bir yere ‘konuşlandırınca’ yer tartışması tenorlar öncesi asabiyetimizi germeden bitti. Neyse oturduk yerimize, Türkiye standartlarında güzel, kocamaaaan bir salon. Her yerden sahne muhteşem gözükmüyor ama işin ucunda 12 tenor var. İnsanlar bunu kaçırmaktansa yandan, ucundan bucağından bir açı ile seyretmeyi göze almışlar. Dile kolay ‘12 tenor’ şarkılarını zikredecek… Aslında beni bozar böyle tenor filan ama ne yanı “ben gitmedim, görmedim mi” diyeceğim… Çok ayıp… Oradayım! Seyredeceğim!

Perde yavaş yavaş açılıyor… “Anaaa! O da ne? 12 tane tüyü bitmemiş yetim çocuk ‘teen-age’ gibi bir halleri var... Birer sehpaya oturmuşlar, şarkı soyluyorlar. İçlerinden bir tanesi biraz daha kalıplı, hafıf göbekli, en güçlü ses de onda. Bendeki göbeğe bakarak bu işi kıvırıp kıvıramayacağımı düşünüyorum. Birinci şarkı bitti, orta kuvvette bir alkış… Hemen ardından İrlanda yörelerinden bir halk türküsü… Anonsta söylediğine göre çok iyi bir parçaymış, iyi de ben İrlanda türkülerini tanımam ki, genelde böyle konserlerde, bildiğim tınıları duymayı tercih ederim... Ne işim var benim ‘ayriş songs’ ile... Ben bir tek ‘ayriş’ bilirim o da ‘ayriş kofi’, bak onu severim işte. 12 tenor parçalarını seslendirirken bir taraftan da basit koreografik gösterilerini ihmal etmiyorlar, bizimkilerin müsamere hareketleri misali; sırayla ileri gelmeler, geri gitmeleri, ortadan bölünüp sağa sola açılmalar filan... Görüntü hoş, müzikalite hoş, ama çıktığınızda “woow” dedirten yıllarca kendinden bahsettirecek bir gösteri değil. Bu arada ben sanat eleştirmeni değilim, benim fikrim bu. Kimine göre ‘fevkaladenin fevkinde’ bir gösteri de olabilir.

İkinci yarının ikinci yarısında seçtikleri parçalar ile tüm salonu ayakta dans edecek, ritim tutacak şekilde coşturmayı başardılar... E be kardeşim bütün gösteri bööle olsaydı ya... Sonuçta; salondan memnun ayrıldık...

Sonrasında Göktürk – Kemer’de Marmaris Büfe’nin kalan stoklarını bitirdik, Saray Muhallebicisi’nde tatlılarımızı afiyetle yedikten sonra, ‘hafiif, hafif’ bir mide ile uyumaya gittik. Sıhhatli yaşam için, ‘fit’ vücut için; ne demişler? Akşam 18’den sonra hafif yiyin, hatta mümkünse hiç yemeyin... Ben büyük sözü dinlerim... Saatler gece yarısını geçtiğine göre saat 18’e daha çoook var... Afiyet olsun.

Bu arada Dr. Mordo Bardavit ile randevuma az kaldı, ne diyeceğim ona?

Sevgiyle kalın...