Coach farkı…

Yakup KOHEN Köşe Yazısı
15 Aralık 2010 Çarşamba

Cumartesi günü basketbol liginde oynanan ve 59-56 Banvit’in galibiyetiyle sonuçlanan Banvit- Efes Pilsen maçının ardından Banvit coach’u Orhun Ene’nin söyledikleri Efes’in halini fazlasıyla açıklıyor galiba: “Maçı çok daha farklı ve rahat kazanmalıydık.”  Evet; bu söz Efes’in neredeyse çeyreği bir bütçeyle ligde mücadele eden ve birçok takıma kök söktüren Banvit’in maç boyunca yerinde durmayan ve alt yapılardan çıkarttığı gençlere güvenip formayı onlara teslim eden Orhun Ene’ye ait. Bu sözleri sarf ettiği takım ise Türk basketbolunun lokomotifi olan, her yıl on milyonlarca dolar para harcayan ve bir türlü istenilen başarıya ulaşamayan Efes Pilsen.

İkisi lig, ikisi de Euroleague’de olmak üzere son dört maçını kaybeden Efes, son iki Euroleauge maçında 60 sayıyı bile geçemedi. Banvit’de nasıl bir Orhun Ene faktörü ortaya çıkıyorsa, Efes’de de Perasovic faktörü takımı etkiliyor. Fakat arada küçük bir fark var; Banvit Avrupa Kupası’nda ve ligde kendinden iyi kadrolara sahip takımları yenerken; Efes Pilsen’de de bu durum Banvit’in tam tersi. Sezon başından beri, Efes’in yenildiği tüm maçlarda (Panathinaikos hariç) herkes Coach Perasovic’in oyuna müdahale edip oyunu kazandıracak hamleyi yapmasını bekledi; çünkü Efen hepsini rahatlıkla yenebilecek güçteydi. Fakat Perasovic bir türlü kötü giden maçı kendi lehine çevirmeyi beceremedi. Hatta Efes kazanıyor dediğimiz maçlarda bile skoru Efes’in lehinde tutmayı başaramadı bir türlü, takımı oynatması gerektiği gibi oynatamadı ya da yolunda gitmeyen şeyleri düzeltemedi.

Yaptığı yanlış oyuncu tercihleriyle de oldukta eleştirilen Perasovic, milli takımın başarılı guardı Ender Arslan’ı, Kerem ve Wisniewski’nin ardından üçüncü guard olarak oynatıyor. Tamam, Kerem Tunçeri’nin ardından ikinci guard olarak oynaması çok normal çünkü Kerem yıllanmış şarap misali her geçen yıl oyununa bir şeyler katıyor ve neredeyse yaşı daha genç olsa NBA’de oynayabilecek bir performansa gösteriyor. Fakat, bu sene yeni transfer edilen Wisniewski oyuna ne skor açısından ne de asist açısından çok fazla bir şey katmıyor. Kısacası Ender ile bir kıyaslama yaparsak Wisniewski onun yanında solda sıfır kalır ama nedense coach’un Ender’i bu kadar arka plana atması, hatta bazı maçlarda hiç oynatmaması oldukça ilginç. Son zamanlarda Perasovic ile ilgili eleştiriler de alıp başını gitmiş durumda ve Efes Pilsen bir an önce toparlanmazsa koltuğu da tehlikeye girecek gibi gözüküyor.

Tabii, Efes’in harcadığı paraya göre başarısız olmasının tek nedeni Coach Perasovic değil. Efes yönetiminin yaptığı yanlış stratejiler ve yanlış transferler de epeyce önemli rol oynuyor. Yolladığı oyuncularının yerine aldıkları eskileri mumla aratıyor. Özellikle de pota altı rotasyonu hiç Efes’e yakışır durumda değil!

Yeni sezonda tıpkı Efes Pilsen gibi coach değişikliklerine giden iki takım Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Cafe Crown ise bu sezon lige ve Avrupa’ya damgasını vurmuş durumda. Euroleauge’de zirve mücadelesi veren ve ligde namaglup yoluna devam eden Fenerbahçe yaptığı agresif savunma ve oynadığı takım oyunuyla gerçekten çok keyif veren bir takım haline geldi. Öte yandan yeni bir yapılanmaya giren kadrosuna baştan aşağı değiştiren Galatasaray, Oktay Mahmudi’nin oyun felsefesinin takıma kattıkları sayesinde birçok otorite tarafından şampiyonluğun önemli adayları arasından biri olarak lanse ediliyor.

Basketbolda “Her takım guardı kadar oynar” diye bir laf vardır, çok da doğrudur fakat guard kadar önemli olan bir şey de takımı iyi yönetmektir. İstersen elinde Tony Parker ya da Steve Nash olsun fakat sen onları iyi yönetemezsen, oyun planlarını bu oyunculara göre kuramazsan, takımda bir ruh, takım oyunu oynatamazsan o zaman başarılı olma şansın çok zordur.