Aslan Kral filmine gitmeyeniniz yoktur herhalde, izlemeyenler acilen bir DVD’den izlesin. 1. filmin başlangıcında bir sahne vardı, hani Simba yeni doğmuş, Baba Mufasa ve Anne aslan yüksek bir kayalığın üzerinde. Mavi maymun onu ellerinin arasına alarak yukarıya doğru ‘gururla’ kaldırarak orman krallığı halkına sunuyor ve tüm hayvanlar diz çöküyor. Hatırladınız değil mi? Hatırlamadıysanız yeterince seyretmemişsiniz, bir kez daha seyredin. İşte bu sahneyi iki sebepten hiç unutmam. Birincisi, tüm kaliteli çizgi filmlere bayılırım.
Gelelim ikincisine… Şimdi size anlatacağım yaşam karesinin üzerinden sadece 25 sene geçti. O dönemde halen birlikte olduğumuz klan üyelerinin yaşı 20 – 25 civarlarında. (Şu anda çocuklarımızın olduğu yaşlardayız) Hepimiz birkaç sene arayla yeni evlenmişiz, “karı kısmısının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” (8 Mart Dünya Kadınlar Günü - geçmiş de olsa- kutlu olsun) atasözümüze uymak adına yavaş yavaş çoluk çocuğa karışıyoruz... Şimdi bakıyorum da o halime. Çoluk çocuk evlenmiş, çoluk çocuğa karışmışız gibi geliyor. Ama o anda bizlere soracak olsan, dünyanın fatihi biziz. O kadar büyümüşüz yani. Her şeyi de bir güzel en doğrusundan biliriz.
Gel zaman, git zaman, o zamanların birinde aramızdan birileri yine çoluk çocuğa kavuşmuş. O zamanlar daha devir değişmemiş, çocuklar öyle kıymetli biblo gibi camın arkasından seyrediliyor. Oda kalabalık iken getirilmiyor. Dolayısı ile camın arkasından 3. sıradaki 5. sütundaki benimki diyorsun. Bir türlü göremiyorsun detayları. Ayol zaten el kadar çocuk, hemen de benzetirler birilerine; hani derler ya; “aaaa aynı anneanne. Asibiva; bak kulaklarına,” bakıyorsun ortada kulak mı var, nereden gördün o detayı. Anneannenin anatomisini mi biliyorsun da hemen karsılaştırdın. Neyse sen de onları memnun etmek için ya. “Yaaa aynen valla.” diyorsun. Gün geliyor, yeni ‘oyuncağın’ ile evinin yolunu tutuyorsun.
İşte böyle okazyon ile “velet-i zat “ ziyaretindeyiz. Yeni mahsulü göreceğiz. Klanın en yeni üyesi. Taze anne parmak uçlarında içeriden geliyor, kısık sesle “Şimdi uyudu, çok zor uyudu. Uyanınca gösteririm” diyor. “Tabi ki” diyoruz bundan doğal ne olabilir. Baba huzursuz, illa gösterecek. Karısının şimşek bakışlarına aldırmadan “takip edin diyor” işimize geleni yapıyor takılıyoruz peşine. Anne bakakalıyor. “Canım daha el kadar bebek, öyle hemen uyanmaz ki.” diyor anneyi yumuşatmak için. Giriyoruz ‘bebek kokan’ odaya. Anaaa o ne? Yılbaşı hindisinden küçük bir şey, ayaklarını karnına çekmiş yüzüstü uyuyor. Baba durumdan memnun değil. İyice gösteremedi yavrusunu. Birden bire Aslan Kral’daki Simba misali kavrayıveriyor çocuğu ve bizlere doğru çevirerek, gururla gösteriyor. Tabii ki zavallı yavrucak birkaç saniye içinde uyanıp basıyor yaygarayı. Bebek annenin kucağına tutuşturulup oda derhal terk ediliyor. Sonra, anne ne mi yaptı? Onu bir başka bölümde anlatırım.
İşte dostlar, bu dünyalar güzeli kızımız geçenlerde nişanlandı. (Bizimki değil arkadaşımızın kızı) ve hatta yetmezmiş gibi “noooluyor yaaa!!!” demeye fırsat kalmadan birkaç ay arayla yine aynı dönemin mahsullerinden bir başka dünyalar güzeli kızımız da nişanlandı. “Olur mu yaaa bunlar daha çocuk” diyeceğim, diyemiyorum. Dedim ya benim ‘baba’ olduğum yaştalar bu ‘çocuklar’ eee o zaman bizler mi çok büyüdük. Evet galiba… Büyüdük artık.
Barış Manço’nun “Güle Güle Oğlum” diye başlayan bir şarkısını bilir misiniz? Bu şarkıyı ne zaman duysam ‘accaip’ duygulanırım. Güle güle evladım, diyeceğimiz günler (kon bueno) yaklaşıyor. “Güle güle oğlum/ ne kadar çabuk geçmiş meğer yıllar” diyor Barış abimiz ve devam ediyor “Güle güle oğlum, demek artık sen de yuva kuruyorsun. Sevdiğin kızla bugün evleniyorsun…” evet, zaman geçiyor ya. Biz o kadar derdin içinde kafamızı gömmüş harala – gürele yaşam kavgası verirken, Sütçü Tevye’nin; “san rayz, san set” durumları siyah 34 devir longplayden, kasetten, cd’den ve en son da mp3’ten çalıyor. (Bu arada yazılarımda kullandığım eşim, kızım, oğlum gibi karakterlerin aslında bir tipleme olduğunu, her evde geçen olayları temsilen onların üzerinden anlattığımı her yazımda ısrarla ve sürekli belirtmeme rağmen, bu yazımdan sonra da “oğlun evlenmiş bir haberimiz bile olmadı” diye sitem edeceklerin telefonlarını bekliyorum)
Evet, sevgili dostlar, büyüyoruz hep birlikte. Nice nişanlarda, düğünlerde ve devamında birlikte olmak dileği ile. Anadolu’da kullanılan tek ve yatağı baştanbaşa kaplayan yastıktan kaynaklanan dileğe kulak verelim: “Allah bir yastıkta kocatsın…”
Çocukluğumu özledim yaaa.
Hep sevgiyle kalın...