Bir keman, dört kadın, bir gemi, bir roman

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
13 Nisan 2011 Çarşamba

Zülfü Livaneli’nin son romanı Serenad; bir ailenin kadınlarına, bir profesörün kemanına, suları kara bir denizin kumsalına, batan bir geminin kalıntılarına, tarihin derinliklerine bir yolculuk gibi...

Romanın en büyük başarısı erkek bir yazarın kadın bir kahraman yaratması ve onu tüm güzelliği, kadınlığı, cesareti, korkuları, heyecanları ve kararlılıklarıyla yaşatması...

Zülfü Livaneli’yi hem ulaşılır hem de ulaşılmaz yapan da gözlemlerini, sezgilerini ve duygularını üslubuyla birleştirmedeki farklılığı...

Romanı hem çok kolay, hem de dura düşüne okuyor insan; her sayfasında hem profesörün hem ana kahraman Maya’nın hikâyesinin sonunu merak ediyor.

Yazarları yazar yapan hayatı herkes gibi yaşıyor görünerek ona farklı bir pencereden bakmayı bilmeleri, sonra da onu kendi sözcükleriyle anlatabilmeleri.

Bilinen bir olaydan yeni hikâyeler, olası manzaralar yaratabilmeleri ve bizi o hikâye ve manzaraların içinde gönüllü bir biçimde dolaştırabilmeleri.

Zülfü Livaneli, Türkçesi, ifadesi, bilgisi  ve düş gücüyle gerçeği tam da aranılan biçimde sayfalara taşımayı başarabilen, böylece edebiyat tarihinde kendine has dünya görüşü, bakış açısı ve üslubuyla kendisinden sonra gelecek yazarlara örnek olacak nitelikte başarılı bir göz ve kalem...

Ari bir Alman olan bir profesörle Yahudi bir genç kızın hikâyesini, tarihin tüm kemekeşinden nasibini almış bir ailenin kızı Maya’nın hikâyesinde birleştirmiş Zülfü Livaneli.

Başarılı olmaya çalışan bir anneyi, evlilikten yakasını zor kurtarmış, kendi ayakları üstünde durmaya çalışan bekar bir kadını, üniversitenin kemikleşmiş yapısında kendi düzenini yaratmaya çalışan bir memuru, vicdanlı bir insanı, muhakemesi güçlü bir aklı, yenilikçi ve bir o kadar da geçmişine bağlı bir aile kızını, hayatın yenilgilerine rağmen yine de yaşanması keyifli bir süreç olduğunu içine sindirmiş bir ruhu Maya’da toplamış.

Profesör ise, hayatını yalnızca bir kadına adayacak kadar güçlü bir yüreğin temsilcisi. Savaşa, ırkçılığa, yarınsızlığa aşk ve sevgiyle baş kaldırmayı bilmiş bir cesaret abidesi.

Elinde kemanıyla su kenarlarında sevgilisine yarım bir melodinin nameleriyle selam gönderen bir kahraman...

Tüm insanların hikâyeleri elbette çok çeşitli.

Tarihin bilinen ve bilinmeyen yönleri de öyle.

Tasarı, düş gücü ve araştırmayla kalem yeteneğini, ruh ve akıl güzelliğini bir araya getiren yazar, sizleri insan hikâyelerinin içinde merak dolu bir yolculuğa çıkarıyor.

Serenad, Doğan Kitap Yayınları’ndan çıktı ve önce ‘yeni çıkanlar’da, şimdi ‘çok satanlar’da yerini aldı.

Yönetmen, müzisyen, gazeteci ve yazar kimlikleriyle farklı zaman, alan ve yerlerde karşımıza çıkan Zülfü Livaneli’nin her alandaki başarısının temel nedeni; hepsinden güneş toplaması.

Topladığı güneşle yürekleri ısıtması...

Sahici üslubu...

Abartısız ihtişamı...

Serenad’ı okuyun.

Batan bir geminin kalıntıları arasına sıkışmış bir aşk hikâyesinde, Maya’nın ailesindeki kadınlarda, onun profesöre duyduğu şefkatte, hayranlık dolu biraz da tutkuya bulanmış tavrında kendinizden bir şeyler bulacaksınız.

Bu romanın her sayfası adını bilmediğimiz hikâyelerden izler taşıyor, okuyun ve serenadın tamamlanmış bölümünün kulaklarınızda bırakacağı tatlı melodiyi dinleyin.