Boğucu ve sıkıntılı bir havada Aşkenaz Sinagogu’na giden parke taşlı yolda kaymamak için arkadaşlarla birbirimize tutunarak yürüyoruz. Sinagog’a kestirme varılan merdivenler her nedense iptal edilmiş. Üst yoldan gelenler şaşkınlık içinde.
Küçük olmasına rağmen son derece görkemli olan Aşkenaz Sinagogu Soykırım Kurbanlarını Anma töreni için hazır. Protokoldeki ler yerlerini almış, erkeklerin oturduğu giriş katı hınca hınç dolu. Üstte kadınlar bölümü keza. En üst galeride kadın erkek birlikte izliyorlar. Hazanların kantoriyal ilahileri mekandakileri büyülüyor. Müzik kimi zaman sözden daha etkileyici oluyor. Anlamakta hep zorlandığım altı milyon Yahudi’nin imha edilişini ilahiler söylendiğinde yüreğimde hissederim.
2 Mayıs Pazartesi günü Yom A Şoa töreninde konuşmalar yapıldı; altı milyonun anısına altı mum yakıldı; dualar okundu. Ancak güne damgasını vuran olay St. Georg Avusturya Lisesi eski müdürü ve St. Georg Kilisesi Başrahibi Franz Kangler’in konuk olarak katıldığı ve günün önemini irdeleyen konuşması oldu. İlk kez bir Katolik rahip, bir Aşkenaz Sinagogu’nda söylev veriyordu.
Gerçi bir paralellik çizmek gerekirse, 2004’te Yom A Şoa töreninde, dönemin Alman Başkonsolosu R. Möckelmann, Max Bruch’un Kol Nidre’sini viyolonselde çalmıştı.
Franz Kangler başında kipa ile Teva’ya çıktı. Önce Ehal A Kodeş’e döndü, eğilerek selam verdi. Ardından izleyicilere dönerek konuşmasını Türkçe olarak gerçekleştirdi. (Konuşmanın tam metnini iç haberler sayfamızdan takip edebilirsiniz) Kangler konuşmasını sonlandırdığında sinagogda alkış sesleri durmak bilmedi. Hahambaşı Rav İsak Haleva, Kangler’in yanına gelerek kendisine teşekkür etti ve ‘Tanrı sizi korusun’ dedi.
Başrahip Kangler, cemaatimize çok uzak bir insan değil. 2003 Sinagog bombalamalarından sonraki ilk Pazar günü kilisesinde bir vaazda şöyle demişti:
“Tanrı, İsrailoğulları ile halen, çözülemeyecek bir bağ, Yahudi Miriam’dan olma İsa’nın yarattığı bu ‘ikinci bağ’, asla eskisinin yerini tutamayacaktır…”
Nitekim R. Schild 3 Aralık 2003 tarihli “Bir vaazın düşündürdükleri” başlıklı yazısında bu konuyu irdelemişti. Bir din adamının hümanist olması son derece doğaldır. Gene de sinagogun dev avizelerinin aydınlattığı mekanı gözlemlerken baş rahibin sözlerini düşündüm. Holokost yaşanırken dünya sessiz kalmıştı. Şimdi en azından Yahudi olmayan biri bu konuda düşüncelerini dile getirmişti.
Bildik ve bilmedik birçok sima gelmişti törene. Yaşlanan veya sağlık sorunları olan nesil, yerlerini daha genç olanlara vermişlerdi. Küçük bir cemaatte herkesi görüşten de olsa tanıdığımı zannederdim. İlginçtir, hiç tanımadığım yüzler vardı. Bu insanları bir anma töreninde görmek de güzeldi. Biz geri kalanlarımızın en önemli görevi unutmamak ve unutturmamak.