Bazı köpekler kendini insan zanneder; insan gibi koltuklara çıkmak, yataklarda uyumak, denizde yüzmek, insanlar gibi en sağlıksız ve en lezzetli yemekleri yemek isterler. Bazı köpekler ise bunu bir adım ileri götürür; kendini o ailenin çocuklarıyla eş tutar. Ailenin babasını baba, annesini anne, kardeşlerini kardeşi olarak benimser. İşte Barni de öyle bir köpekti. Kendisini benim ve İlan’ın kardeşi zanneder, haksızlığa uğradığını hissederse bunu hemen belli ederdi. Kardeşimin yurt dışında okuduğu ve Noel tatiline geldiği ilk gece odasının kapısını kapatıp geç saatlere kadar sohbet ettiğimiz için bizi kıskanmış, 1-2 saat önce çişe çıkmasına rağmen oturma odasının ortasındaki halıya gecenin 3’ünde uzun uzun çiş yapmıştı. “Beni aranıza almazsanız böyle olur” der gibi…
Çok sevgi dolu ama bir o kadar da karakterli bir köpekti Barni. Yurt dışına gittiğimde bana küser, ilk üç gün bana sırtını dönerdi. Buna rağmen her sabah burnuyla yatak odamın kapısını açar, yatağımda olduğumu görünce sevinir, uyuduğumu sanıp kuyruğunu sallardı. Kalkıp onu okşadığımda ise yine sırtını döner “sen beni bıraktın gittin” edasıyla 2-3 gün tavır yapardı. İyi bir koruyucuydu da; eve bir tamirci geldiğinde annemle adamın arasına girer, aklı sıra çaktırmadan onu korurdu. Geceleri geç saatte döndüğümüzde benim ve kardeşimin odalarının önünde bekler, biz geldikten sonra annemle babamın odasının önünde yatardı. Hisleri de çok kuvvetliydi; üzgün olduğunu hissettiği birinin ayaklarının dibinde saatlerce yatar, “ben buradayım” derdi.
Her köpeğin bir efendisi vardır. Barni hepimizi çok severdi ama efendisi babamdı. Babamı herkesten çok sever, benden bile kıskanırdı. Dedim ya kendini benimle eş tutardı. Babam bana sarıldığında kıskanıp havlar, hemen kafasını aramıza sokardı. Barni bize yıllarca öyle bir sevgi aşıladı ki, üç yıl önce bir köpek daha sahiplenme cesaretini gösterdim.
13 yıl içine çok güzel anılar sığdırdı Barni; Ulus Parkı’nda bir arkadaşımı görünce sevinçten ona doğru koşup yere devirmesinden, annemin telefonda konuşurken misafirler için hazırladığı bir tepsi dolmayı yemesinden, sabahın erken saatlerinde otobüs durağında elinde simidiyle bekleyen bir adamın simidini çalmasından, komşunun köpeği Edward’la oynarken onu eve çağırdığımızda anlamazlığa gelip eve dönmemesinden, denize girdiğimizde hemen bizimle girip dakikalarca yüzmesinden, çocuklarla yetişkinleri ayırt edebilip her tarafını çekiştiren küçük kuzenlerin yanında sessizce oturmasına kadar yüzümüzü gülümseten birçok anı bıraktı.
***
29 Nisan dendiğinde çoğu insanın aklına Royal Wedding gelecek. Prenses Diana’yı anımsatan gülüşüyle Prens William, sade ama ihtişamlı gelinliğiyle gerçekten bir prenses güzelliğindeki Kate Middleton, Buckingham Sarayı’nın balkonundaki ilk öpücükler, Sultanlardan Beckhamlara uzanan elit misafirler, Prenses Eugenie’nin Lady Gaga’yı andıran şapkası unutulmaz anılar arasına girecek. Ben ve ailem için ise Barni’mizi kaybettiğimiz gün olarak hatırlanacak. Köpeğini kaybetmiş bir arkadaşım ondan bahsederken “İnsanı olmak çok güzeldi”demişti.
Barni’nin de insanı olmak çok güzeldi. Köpek sahipleri beni anlayacaktır…