Varlık Vergisi tartışmaları -3

Denis OJALVO Diğer
4 Mayıs 2011 Çarşamba

Sn. Cahit Kayra’nın Savaş Türkiye Varlık Vergisi kitabının yayıncısı Tarihçi Kitabevi, söz konusu kitabın üçüncü baskısından bir nüshayı tarafıma iletme nezaketinde bulundu. Bu baskının özelliği, 26 sayfa tutan Tepkiler ve Yanıtlar bölümü. Sayın Kayra, mezkûr bölümün neredeyse yarısını kitabı konusunda özel bir yazışmamda Prof. Güngör Uras’a ifade ettiğim çekincelere ayırmış. Bu vesile ile yazdıklarımı nazar-ı itibara alıp cevap vermeye değer bulduğu için kendisine ve yazdıklarımı Sn. Kayra’ya ilettiği için Sn. Uras’a teşekkür ediyorum.

Ancak, yazdıklarından Kayra’nın Şalom Gazetesi’nde 9 Mart 2011 https://www.salom.com.tr/news/detail/18839-Varlik-Vergisi-Tartismalari.aspx ve 23 Mart 2011 https://www.salom.com.tr/news/detail/19122-Varlik-Vergisi-tartismalari-2.aspx tarihlerinde yayınlanan yazılarımdaki bazı hususlara değinmediğini veya değinmemeyi tercih ettiğini çıkarsadım.

Şöyle ki:

Sayın Kayra, Prof. Uras ile yaptığım yazışmadaki paragrafı alıntılarken  ‘kırpmış’ ve konuyu Levanten’lere inhisar ettirmiş. Oysa benim sorduğum soru aynen şöyleydi: “Yabancı veya ‘Gayrimüslim- Ecnebi’ başlığı altında sınıflandırılmış olanların hangilerinin birkaç nesildir Türkiye’de mukim Yahudiler,  Rumlar, Ermeniler, Levantenler (Türkiye’de birkaç nesildir mukim Hıristiyan Batılılar); birinci nesil yabancı Batılılar ve diğerleri olduğu önemli olup söz konusu alt başlıklar temel alınarak hazırlanacak listelerinin açıklanması elzemdir. Örneğin, Gayrimüslim- Ecnebi sınıflaması altında görünen ‘İtalyan’ mükelleflerin önemli bir kısmının nesillerdir bu topraklarda yaşayan Yahudilerden müteşekkil olduğu biliniyor.”  Özetle, bu paragrafta vurgulanan temel husus, “Ecnebi İtalyan” başlığı altında hatırı sayılır İtalyan tebaalı Osmanlı Yahudi’sinin varlığıydı. Nitekim, İtalyan tebaalı Osmanlı Yahudi ve Ermenilerine tahakkuk ettirilen Varlık Vergisi, İtalyanlara  tahakkuk ettirilen toplam  vergi rakamının %72’sine denk geliyordu! (bkz. https://www.salom.com.tr/news/detail/19062-Varlik-Vergisi-tartismalari-2.aspx)

Kayra, Levanten teriminin fetih öncesinden beri İstanbul sakini olan Venedik ve Cenevizli Katoliklere münhasır olduğu yanılgısına düşmüş. Oysa bu terim özellikle 17. asırdan itibaren Osmanlı kıyı şehirlerinde yoğunlaşan, İtalyan, Hollandalı, Fransız, İngiliz, vs’nin oluşturduğu ticaret erbabı zümrenin ahfadı için kullanılmakta.

Kayra’nın dikkatinden kaçmaması gereken (ama zikretmediği) hususlardan belki de en önemlisi, çok vergi tahakkuk ettirilmiş ‘Türk’ (Müslüman) vergi mükelleflerinin esaslı bir kısmının Kamu İktisadi Teşekkülleri olması. Örneğin, İstanbul’daki mükelleflerden İETT İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri 674.000.- TL ile önündeki 20 Gayrimüslim’den sonra 21. sırada! Keza, 22. sıradaki Türk Tiyatro Şirketi’ne 650.000.- TL tahakkuk ettirilmiş… (Bu şirketin ‘hakiki’ Türk olup olmadığını tarihçi arkadaşlar açıklarlarsa iyi olur). Ankara’daki ilk yedi sırayı paylaşan mükellefler ise ‘Türk’. Bunlar: 2.548.000.- TL ile Toprak Mahsulleri Ofisi; 1.524.000.- TL ile Ziraat Bankası; 1.000.000.- TL ile Sümerbank Yerli Mallar Pazarı; 993.000.- TL ile Türkiye Şeker Fabrikası; 777.000.- TL ile Merkez Bankası; 506.000.- TL ile Ereğli Kömürleri; 443.000.- TL ile Sümerbank İplik ve Dokuma Müessesesi. Ve liste uzayıp gidiyor. Yani, Devletin ‘Türk’lerden tahsil ettiği paranın esaslı bir bölümü aslında sağ cebinden çıkarıp sol cebine koyduğu paradan kaynaklanmış! Kaynak: Hakan Baş, Varlık Vergisinin Türk Siyasal Yaşamına Yansımaları başlıklı Lisans üstü tezi http://www.belgeler.com/blg/123j/varlik-vergisinin-turk-siyasal-yasamina-yansimalari-1942-1957-reflections-of-the-wealth-tax-on-turkish-political-life

Kayra’nın teğet bile geçmediği ikinci önemli husus, 1666 yılından beri İslam dinine intisap etmiş olan mühtedi Yahudilerin dönme sınıflandırması altında ağır bir şekilde vergilendirmeye tabi tutulmuş oldukları gerçeğidir. Devletimizin ‘D’ başlığı altındaki bu mükelleflere tahakkuk ettirip tahsil ettiği verginin dökümünü açıklaması epey ilginç olurdu. Bunlardan tahsil edilen meblağ, üçüncü maddede zikredilen KİT’lerin de katkısıyla ‘Türklerden’ tahsil edilen rakamı adamakıllı zenginleştirmiş olsa gerek.

Cahit Kayra, Varlık Vergisi sisteminin “Onlar ve Bizler” değil, “Varsıllar ve Yoksullar”  temelinde şekillendiğini söylüyor. Ancak bu ifadesinin mükellef sınıflandırılması yapılırken Gayrimüslimlerin ve Dönmelerin özgün gruplar olarak telakki edilmesiyle telif edilmesi maalesef mümkün değil.

Kayra, savaştan Türk devletinin dahliyle kurtulan TC vatandaşı veya yabancı tebaalı Yahudiler konusunun derinlemesine araştırılmasını öneriyor. Bu konu bildiğim kadarıyla Amerikalı Yahudi Prof. Stanford Shaw ve Alman araştırmacı Corry Gutstadt tarafından araştırıldı. Ama bu keyfiyetin Varlık Vergisi’nin sakat uygulamalarıyla hiç bir alâkası yok.

Sayın Kayra, Prof. Uras ile yaptığım yazışmada kullandığım ‘ırkçı’ sıfatından ve ‘Taammüd’ kelimesinden rahatsız olmuş. Yaptığı kısmî alıntı Şöyle: Bu vergi ırkçı bir tasarruftur. Askere alınma ve angarya olayları yapılmıştır. Gayrimilli burjuvazinin tasfiyesi tammüden… paragrafın aslı şöyledir: “Zira, gerek 20 sınıf askere alma, bunların Nafıa taburları teşkil edilerek elde kazma kürek angaryaya tabi tutulmaları, gerekse Varlık Vergisi uygulamasının “Gayri-milli Burjuvazi”nin tasfiye zincirinin halkaları olup taammüden tatbik edilmiş olmalarıdır.” Bilmeyen okurlar için yazayım: 20 Kura ihtiyat askere alma konusu, Varlık Vergisi’nin salınmasından önce 1941 yılında 20 ila 45 yaşları arasındaki Gayrimüslimlerin amele taburları teşkil edilerek seferberliğe tabi tutulmaları olayıdır. Dolayısıyla, Kayra’nın okurlara ima ettiği gibi normal bir askere alınma söz konusu değildir. Bu tasarrufun, ailelerini geçindirme imkânları ortadan kaldırılan Gayrimüslimlerin ekonomik durumunu nasıl etkilediğini idrak edebilmek için müneccim olmak gerekmiyor. ‘Tammüden’ kelimesine gelince, sözlükteki anlamı, önceden tasarlayarak, bile bile ve kasten olarak geçiyor. Bu kelimeyi kullanmış olmamın sebebiyse, vergiyi salan devrin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun tarihe mal olmuş olan “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz.” ifadesidir. Kaynak:(Siyasi Anılar 1939-1954, Faik Ahmet Barutçu, Milliyet Yayınları, s.263, Varlık Vergisi ve Türkleştirme Politikaları, Ayhan Aktar, İletişim Yayınları) Özetle, Şükrü Saraçoğlu, anayasaya göre “Türk” ıtlak olunan azınlıkları ‘Türk’ olarak görmediğini ve onların iktisadi varlığını yok etmeyi hedeflediğini alenen beyan ederek ırkçılığın daniskasını sergilemiştir.

8- Nihayet, Kayra, kitabının 276.cı sayfasında Gayrimüslimlerin Türklere nazaran 3700 kat fazla vergi ödediklerini iddia ettiğimi nakletmiş. Oysa makaledeki rakam “sadece” 37 kat (!), yani % 3700 olarak zikredilmekte.

Sayın Kayra’nın kitabının yeni baskılarında bu hususlara da değinmesi temennilerimle…