‘YEVET!’

Metin BONFİL ŞalomDergi
19 Mayıs 2010 Çarşamba

Uzun yıllardır komşuluk yapmalarına rağmen birbirlerini yeni tanıyan iki genç nikâh memurunun önünde mutlu bir tebessümle kameralara poz verirken şu soru duyulur:

“Sen, 142 milyonluk nüfusu olan, topraklarında çoğunluğu Ortodoks Hıristiyan 176 değişik etnik kültürü ve takriben 20 milyon Müslüman’ı barındıran, din ile devlet işlerini birbirine bulaştırmayan, güçlü bir başkanlık sistemi ile yönetilen, dünyanın en büyük yüzölçümüne ve en büyük enerji kaynaklarına sahip bir ülke olarak,

Defalarca savaştığın, 700 yıllık bir imparatorluğun geride kalan topraklarında hem modern hem muhafazakâr karakterini dengelemeye çalışan, doğu ile batıyı, Müslüman ile Hıristiyan’ı, enerji ithal edenle enerji ihraç edeni bir köprü gibi birleştirmeye çalışan bu genç dinamik ülkeyi,

Bundan sonraki ömrün süresince stratejik ve ticari bir ortak olarak kabul ediyor musun?”

“Yevet!”

“Peki ya sen, neredeyse tamamı Müslüman 72 milyonluk bir nüfusa sahip,  bir ayağı AB’de bir ayağı İslam Birliği’nde olan, demokrasinin ‘azı karar, fazlası zarar’ diyen, en az üç çocuk deyip nüfusunu genç tutmaya çalışan, dinsel değerlerin serbestçe tedavülünde sakınca görmeyen bir ülke olarak,

Ortalama hayat beklentisinin erkeklerde 62, kadınlarda 74 olduğu, erkek nüfusunun kadınlardan az,  kişibaşı alkol tüketiminin yılda 18 litreden fazla olduğu, aylık geliri 250 TL’nin altında olan 24.5 milyon insanıyla, nüfusu azalan, ama dünyanın en büyük enerji kaynaklarına sahip, Soğuk Savaş’ın muhatabı, Varşova Paktı, Comecon gibi alternatif güçbirlikleri kurmuş, KGB’si filimlere konu olmuş bu köklü ülkeyi bundan sonraki ömrün süresince, ticari eş olarak kabul ediyor musun?”

“Da!”

“Sizler, birbirlerinin lisanında bu izdivaca olumlu yanıt veren gençlerin isteklerine tanıklık ettiniz...  Ben de, bu köşenin bana verdiği yetkiye dayanarak Rusya ve Türkiye’yi stratejik partner ilan ediyor ve bu önemli gelişmeyi  tarihe not düşüyorum.

Mazal Tov!”

Başbakan’ımızın önderliğinde komşu ülkelerle baş döndürücü bir hızla gerçekleşen ticari açılımlar durmuyor. Suriye, Libya, Lübnan, Irak ve hatta İran’la ticaretimizin artması için atılmış adımlara Rusya ve Yunanistan’ın eklenmesi eskiden hayal etmediğimiz bir vizyonun ürünü. Geçtiğimiz ay Neve Şalom Kültür Vakfı’nda bir konuşma yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in dediği gibi, ‘ezber bozan’ bir hedefe doğru yol alınıyor.  “Eskiden Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrilidir diye öğretirlerdi bize...” diyordu Sayın Bakan.  Şimdi ise ‘sıfır sorun’ hedefliyoruz.

Rusya ile vizeyi kaldırıp 100 milyar Dolar’lık ticaret hayalini koyabiliyoruz.

Bu haberler gazetelerden ön sayfada verilirken bir tanesi (erkeklere hitaben olsa gerek) ‘hayallerinizi süsleyen ülkeye artık giriş serbest’, gibi bir başlık atmıştı.. 

Her yaz, Rusya’daki ciddi alkol sorunu  yüzünden Antalya’ya eşleri ile değil çocukları ile tatile gelen Rus kadınları ülkelerine dönerken, denizden, güneşten ve de Türk erkeklerinden çok memnun kaldıklarına dair haberler süsler gazetelerin arka sayfalarını. Maalesef, ortalama Türk erkeğinin Rusya ile ilgili bilgileri “vıdka pırtakal, cnım” sözcükleri ile başlayan kültürel kaynaşma faaliyetlerinden gelmektedir.

Oysa, Rusya ile atılan bu imzalar, açılımın artık yeni bir boyuta taşınması gerektiğinin habercisidir.

2000 -2009 yılları arasında Türkiye’nin Rusya’dan yaptığı ithalat toplamı (çoğunluğu enerji olmak üzere) 111 milyar Dolar olmuştur. Buna mukabil, aynı dönemde Rusya Türkiye’den toplam 26 milyar Dolar’lık ithalat yapmıştır.

Bugünkü enerji fiyatları ile senede 20 – 25 milyar Dolar’lık ticaret açığının hangi ihracatla kapatılacağı merak konusudur.  Öte yandan bu açık, Türkiye açısından fırsatın büyüklüğünü de göstermektedir. 

Rusya ve Türkiye, aralarındaki ticaretin Ruble ve TL cinsinden de yapılabilmesi için çok önemli düzenlemeler de yapmıştır. 

Bundan sonra Türk işadamlarına büyük sorumluluklar düşmektedir.

Türk müteahhitleri Rusya’da önemli projelere imza atmakta, dev Türk şirketleri Rusya’da pazar payı almakta iken, KOBİ’lerde durum farklıdır.  Rusya’da ekonominin belkemiğini devlet ve oligarklar oluştururken, Türkiye’de KOBİ’ler ön plandadır.

Bu açılımla hayal edilen ticaret boyutuna ulaşılması ya enerji fiyatlarının tavana vurması ile mümkün olacaktır (Allah hepimizi korusun) ya da, Rusya’da iş yapabilecek, Rusça bilen elemanları olan, yol yordam öğrenen, Ruslar’la hem çay hem vodka içmesini becerebilen cevval Türk iş adamları sayesinde olacaktır.

Her ne kadar dingilli bir bürokrasi ortamında iş yapma tecrübesine sahip olsalar da, Rusya’daki gümrük maceralarını, rüşvet ve yolsuzlukları, mevzuat boşluklarını,  banka sistemindeki çarpıklıkları duydukça bu ülkede iş yapacak girişimci iş adamlarımıza şimdiden bol şans ve başarı diliyorum.

www.rusya.ru

www.en.rian.ru

www.themoscowtimes.com